AKP’nin Muhafazakar Ümmetçiliği Hibrit

Erdoğan, ‘SETA nın fişlemesi’ne takılmayan gazetecilerin cevaplarını Bosna’dan dönüş yolunda (havada) sorularken, Babacan hakkında temas ettiği iki konu çok önemliydi.

Ekonomideki kötü gidişatın sebebini Babacan’a yüklemekle kalmayıp, üstüne birde AKP’den ayrılanları ve ayrılacak olanları da “ümmete ihanet” edeceklerini Babacan üzerinden söylemiş oldu.

Gerçekte kim bu Ali Babacan ?
Ali Babacan, Türkiye’yi Faizci Küresel Finans Elitlerinin sistemine entegre ederek, ülkenin borca ve faize esir edilmesinin de başı çeken adamdır. Yani Babacan yoldan çıkarıcı bir Faizcidir.
AKParti kurucular kurulundandır. AKP hükümetlerinde yıllarca ekonomi ile ilgili çok uzun yıllar bakanlıklar yapmıştır.

Erdoğan’ın; “Faiz konusunda hiçbir zaman anlaşamadık kendisiyle. Çünkü faizin bizden ne denli götürüsü olduğunu hep kendilerine söylemişimdir. Uyulduğu zaman enflasyon nerelere kadar inmiştir. %4,6’ya kadar faiz düştü. Enflasyon da %7 civarındaydı” açıklamasından bu sonucu çıkarıyoruz.

Çünkü, Erdoğan’ın faiz karşıtlığı, faizin düşüklüğüne değil, yüksek oluşunadır. Onun faiz karşıtlığında büyük değişime uğramasında Babacan’ın etkisi çok büyüktür. Sonrasında ise; “Faize karşıyım…” dese de Babacan’ın etkisiyle faizin genişleyerek tabana yayılmasına sebep olmuştur.

  • Babacanın faizci olduğunu bilerek, Ekonomi yönetiminin başına atayan Erdoğan olduğuna göre kabahati neden kendinde aramıyor?
  • Bu durumda Erdoğan iyi de, Babacan ve diğerleri kötümü?

İyi idarecinin veya liderin özelliklerinden biride kadrosunun kalitesinden anlaşılır. Erdoğan’ın faiz konusundaki değersayımları hatalı olduğu için seçtiği ve atadığı kadrolarında ki Paradigmaları (değersayımı) bu yönde olmuştur.

Gelelim “ümmete ihanet” meselesine;
Erdoğan o imasıyla, ümmeti temsil ettiğini de nereden çıkarmış ?

Faizle iştigal etmek Allah ve Resulu ile harp sebebi (bakara:279 bakınız) olduğuna göre, faizden vazgeçilmesi gereken bir idarecinin, faiz düzenini kökten değiştirmeye cesareti olmayıp; “Tamam kötüdür. Amma faiz kötüde olsa düzen Faiz düzenidir ve bunu değiştirmek zordur. Bu durumda zaruret hasıl olmuştur ve düşük faiz ehven-i şerdir” gibi garabet siyaseti ile faizi daha da yaygınlaşmasına sebep olacağı için, ümmetin birliğinden, dirliğinden bahsetmesi ne kadar inandırıcı olur ?

Allah tarafından Kuranda kesin hükümlerle yasaklanıp haram kılınmış günahları devlet eliyle teşvik etmek.

Şans oyunları kumarı (toto, loto, milli piyango ve türevleri) oynatan, faizciliği yaygınlaştıran, domuz çiftliklerinde üretime teşvik veren, Trakya da rakı fabrikaları açan, genelevlerin vergi verdikleri sürece zina yapılmasına izin veren kendisi olduğuna göre partisini ümmetin partisi, kendini de nasıl ümmetin başı olarak görebilir ?

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) dönem başkanı olduğu için kendine ümmetin başı zannediyorsa, bu durumda İİT de gözlemci sıfatında olan Rusya da birliğe katılırsa ve nöbet sırası Rusya ya gelirse ne diyeceğiz?

Kendilerinden olmayanları ve oy vermeyenleri “illet ve zillet” içinde olmakla itham etmesi sonrasında ümmetten saymadıkları için kendine oy veren %52’lik ümmetinin başı saymış olabilir mi ?

Bu durumu hangi kategoriye koyarsanız ortada bir ümmet yok. Ama bir tarafta Cumhur İttifakının kadroları, taraftarları, parti seçmeni var. Diğer tarafta ise diğerleri, yani muhalefet var.

Biraz da “Ümmetin başı”nın yaptığı icraatlerine bakalım;

  • Allah ve elçisi ile harp sebebi sayılan faizi kaldırması gerekirken daha yaygınlaştırdı.
  • Yahudi ve hıristiyanları dost edindi.
  • Mavi Marmara davasını 20 milyon dolara kapattı.
  • İstanbul sözleşmesi ile LGBT cilere (lez, gay, biseksüel ve transseksüel) dernek kurma hakkı verdi.
  • Aile ve toplumu ifsad eden yasalar çıkardı.
  • Irak’a ilk Amerikan bombası düştüğünde Türkiye’ye gelecek milyar dolarların hesabını yaptı.
  • Dönem başkanı olduğu İİT toplantısında Batı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdıklarını ilan etti.
  • Suriye ve Irak’ın işgal edilmesinde ABD’ye askeri lojistik desteği verdi.
  • Lİbya’nın işgal edilmesinde haçlı ordusuna askeri lojistik desteği verdi.

Daha niceleri var ama bu kadarı sizi ikna etmede yeterli olacağını düşünüyorum.

Bu durumda yaptığı hatalardan dolayı Erdoğan’ın; “ABD ile müttefikiz” “İsrail’e ihtiyacımız var” söylemiyle siyasetini devam ettirdiğinden beri ümmet parçalanmıştır.
“Dindar nesiller yetiştireceğiz” diyerek geldi ama ümmetin başının bu yanlışları yüzünden inançsızlık aldı başını gidiyor.

Kalbi Müslümanlığa ve İslam’a yavaş yavaş ısınmaya çalışanlar bu yaptıklarını görünce gerçek İslamı böyle zannediyor ve vazgeçiyor. Genç nesil “İslam ve Müslümanlık buysa kalsın… Benim inancım onlardan daha iyi” diyor ve deist oluyorlar.

Peki İslam Tarihinde “Ümmet ümmet” deyip İslama bu kadar zarar veren, İslam’ın tüm değerlerini yerle bir eden, Allah’ın en çok gazabını çeken işleri Allah’tan hiç korkmadan yapabilen birbirinin benzeri bir başka iktidarlar varmıydı !?

Evet var !
İslam dünyasının başına gelmiş en büyük iki felakettir.
Biri EMEVİLER diğeri de ülkemizi Parti devletine dönüştüren AKP dir…

Ümmeti parçalama konusunda Türkiye’yi ve coğrafyamızı HAÇLI İTTİFAKI‘nın istediği noktaya gelinmesinde yaptığı hatalardan siyasi sorumlu olduğuna göre bu saatten sonra AKP parçalansa ne olur, parçalanmasa ne olur !?

Kurdukları KASA-MASA-NİSA temelli muhafazakar hibrit medeniyet anlayışlarının, liyakatsizliğin, adaletsizliğin ve rantın hakim olduğu müesses nizamlarını “ümmet” ambalajıyla devamını sağlayarak kurtaramazlar artık !

Muhafazakar Demokratların liderleri, sadece AKP lileri ümmetten sayma kafasıyla gitmeye devam ederlerse, 2023 de ümmetten saymadıkları halk ve taraftarlarının bir kısmından sandıkta tekmeyi yiyerek “Go Home…!” durumuna düşeceklerini tahmin etmek hiç zor olmasa gerek…

Ümmet Kavramının açıklamasını yaparak konuyu sonlandıralım artık.

Ümmet kavramı Medine Sözleşmesine dayanır.
Medine Sözleşmesi ile Hz. Peygamber efendimiz; Müminler, Yahudiler ve müşrikler arasında kurduğu bir vatandaşlık anlaşmasıdır. Yani Medine ve bağlı topraklarda yaşayan herkes Medine Devleti Vatandaşı idiler. Bu topluluğu da ümmet olarak isimlendirdi.
Bu da, Hz. Peygamberin vatandaşlık konusunda dünyaya örnek olan ve yaşadığı çağa göre devrim niteliğinde bir kamu yönetim modeliydi.

Bu durumda kürt, türk, türkmen, arap, azeri, laz, cerkeş, abaza, gürcü ve isimleri aklımıza gelmeyen niceleri din, dil, ırk, renk, siyasî görüş ve sınıf farkı gözetmeden Anadolu topraklarının kurtuluş mücadelesine destek vermişler ve olanlarında katkısıyla kurulan ve Türkiye devletinin kuruluşunda da aynı havayı solumayı, aynı su içmeyi, bir arada yaşamayı ve asli unsur olmayı kamu hukukuyla kabul ettiklerine göre bu da, eski tabiriyle ümmet olmaz mı !?

Demek ki ümmet ve ümmet/cilik, sadece İslam dinine mensup Müslümanlardan oluşmaz!

Aynı topraklarında yaşayıp din, dil, ırk, renk ve siyasi görüşleri farklı olsalar da aynı havayı soluyan, aynı suyu içen, ve aynı kamu hukukuna tabi olan insanların tümünü kapsar.

Erdoğan’ın gündemi meşgul etmeyi amaçladığı “ümmet” sözü, ümmete bakış açısındaki değersayımlarını değiştirmekle kalmayacak, muhafazakarların aleyhine menfi etkileri de olacak gibi görünüyor.

SONUÇ OLARAK

Bu en basit ölçülerden baktığımızda bile, Erdoğan’ın bahsettiği ümmet anlayışının hiçbirine uymuyor.

Muhafazakar Demokratların ümmet anlayışı;
– Azgınlık içinde olan ilkel bir topluluğu kapsar.
– Cahiliye dönemi elit sınıf ayrımcılığıdır.
– Hibrittir.
– GDO ludur.

Velhasılı kelam;
Onların ümmet yada ümmet/ciliği, 
İlkel Muhafazakar Demokrat Hibrit ümmetçiliği’nden başka bir şey değildir.

Vesselam[s.ö]
Sadi ÖZGÜL

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir