Ne zaman Lozan konusu açılsa, birileri sürekli İsmet Paşa’yı ihanetle ve İngilizlere türlü tavizler vermekle suçluyor.
Bunu da Atatürk’e dil uzatmaya cesaret edemedikleri için İsmet Paşa’yı günah keçisi yapmaya çabalıyorlar.
Öyleyese meseleye yerli ve milli görünümlü Türk düşmanı ve Yunan sevicilerin tek taraflı anlatımlarından sonra, şimdide İngiliz Arşiv belgelerinden bakalım…
Önce Lozan görüşmeleri başlamadan önce İngilizlerin neler düşündüğüne bakalım.
Mesela İngilizlerin İstanbul’daki Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold Eylül 1922’de, İngiliz Dışişlerine şöyle yazıyor: “Kemal rahat oturmayacak. Görüşmeler başlamazsa Trakya’ya geçmeye çalışacaktır…”
Rumbold haklıydı çünkü Mustafa Kemal İzmir’e girdikten sonra orduları Çanakkale’ye gitme emri vermiş ve İngilizlerin çizdiği sınırı “tanımıyorum” diyerek yok saymıştı. Hatta İngiliz Dışişleri Türklerin gerekirse silah zoruyla durdurulması talimatını veriyordu. İstanbul’daki İngiliz İşgal Gücü Başkomutanı General Harrington ise İngiliz Dışişlerinin aksine Türklerle savaşmak yerine ateşkes görüşmelerine başlanmasını uygun görüyordu. Ateşkes görüşmeleri bu gelişmeler üzerine kısa süre sonra Mudanya’da başlamıştı.
Şunu belirtmekte yarar var: Mustafa Kemal görüşmek için önce İngilizlerin Trakya’yı boşaltmasını şart konuştu. Bu şart kabul edilince görüşmeler başladı ve Mudanya Ateşkesi imzalandı.
İngilizlerin İstanbul’daki Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold, barış görüşmelerinin gecikmesinden endişeliydi ve 19 Ekim’de İngiliz Dışişlerine şöyle yazdı: “Konferans gecikirse bir bunalım yaratılabilir. Türkler epey sabırsızlanıyor. İstanbul’da panik var” (Kaynak: FO 371/8909/E 12124)
Görüldüğü gibi İngiliz karargahı Lozan’dan önce oldukça endişeliydi ve İngiliz hükümetini barış görüşmeleri için zorluyordu. Sonuç olarak barış görüşmelerine başlama kararı alındı. Türk heyeti Lozan’a giderken, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği yetkililerinden Andrew Ryan, Türk heyeti hakkında gizli not hazırlayıp Londra’ya gönderdi. (Kaynak: FO 371 /7967/E 14346)
Bu noktalara baktığımızda İngilizlerin İsmet Paşa için ne düşündüğünü görüyoruz:
- Aşırı eğilimli.
- Görüşmelerde inatçı.
- Mustafa Kemal’in sadık yardımcısı
Görüldüğü üzere İsmet Paşa’yı tavizkar değil inatçı olarak fişlemişler. Ayrıca bu fişlemeyi yapan Andrew Ryan çok önemli bir isim. Vahdettin, İngiliz gemisiyle ülkeyi terk etmeden önce İngilizlerle görüşürken Türk tercüman bulundurmuyor, çevirileri daima Andrew Ryan yapıyordu. İngiliz fişleme listesinde, Lozan’a katılan Yahudi Haim Nahum hakkında da notlar var. Mesela birileri Haim Nahum’un Lozan’a götürülmesini Kemalistlerle Siyonistlerin ittifakı olarak niteler.
Peki, İngilizler ne yazmış?
Haim Nahum Efendi: Siyonistlere karşıt. Yani Kemalistler, İngiliz hükümetinde etkisi bulunan Siyonistlere karşı Lozan’a giden heyete Siyonist karşıtı bir Yahudi seçmiş. Bu gerçek, yerli ve milli görünümlü tarihçilerin ne kadar da cahil olduğunu gösteriyor.
Görüşmeler esnasında İsmet Paşa muazzam bir inatçılık örneği göstermiş.
Öyle ki İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon eşine şöyle yazmış: “Türkler sanki dünyanın fatihleriymiş gibi her noktaya karşı çıkıyorlar.” (Kaynak: The Life of Lord Curzon – Lord Ronaldshay, s.329)
Görüşmelerin iyiden iyiye gerginleştiği dönemde, İsmet Paşa 18 Aralık günü Ankara’ya gizli bir mesaj gönderip şöyle söylemiş: “Ordumuza iyi bakalım. Çevremizde bunalımlar dolaşıyor…” İngiliz İstihbaratının aynı dönemdeki bir raporunda da İsmet Paşa hakkında şunlar yazılıyor: “Onun tavrı şimdi Ankara’daki fanatiklerin tavrı gibidir. Bu fanatikliğe karşı ancak güç ve korku kullanılabilir.” (Kaynak: FO 371/7967/E 14386)
Görüşmelerin kopma noktasına geldiği sıralarda General Harington, İngiltere Savaş Bakanlığı’na şöyle yazıyor: “Ankara Türk ordusuna hazır ol emri vermiştir… Harekat başlarsa Meriç’teki alayı geri çekeceğim” (Kaynak: FO 371/7919/E 14388)
Lord Curzon da 26 Aralık günü Londra’ya şunları yazmış: “Türkler tutumlarını sertleştirmiştir… Gittikçe küstah oluyorlar” (Kaynak: FO 371/7968)
Aynı gün İsmet Paşa ile Lord Curzon arasında görüşme yaşanmış. Curzon, görüşmeyi şöyle raporlamış: “İsmet aynı sloganları yineliyor. Cheops’la tartışmak daha iyi olacak. Hangi noktaya değinsem imkansız isteklerde bulunulduğu yanıtını veriyor.” (Kaynak: FO 371/7968/E 14471)
Evet, yanlış okumadınız. Lord Curzon, Mısır’daki bir piramitle tartışmanın daha faydalı olacağını açıkça yazmış. Bu, İsmet Paşa’nın gerçekten de fişleme listesindeki gibi inatçı olduğunu, geri adım atmadığını gösteriyor.
Lord Curzon bir mektup da eşine göndermiş ve şöyle yazmış: “İsmet’le 1 saat 40 dakika görüştüm. Aynı şeyleri yirmi kez yineleyip durdu. İnsan York Dükü’nün mermer sütunlarıyla konuşsa daha iyi olur. Her geçen gün Türkler daha küstah oluyor. Benim de umutlarım kırılıyor”
Görüldüğü gibi İsmet Paşa taviz üzerine taviz vererek İngilizlerle anlaşmak bir yana, inadıyla ve kararlı duruşuyla onları çıldırtmış. Öyle ki Lord Curzon, piramit ve sütunlarla konuşmanın daha faydalı olacağını yazmış. (Kaynak: The Life of Lord Curzon s.331)
Araya girerek şunu da belirtmekte fayda var İsmet Paşa’nın inatçı tavrı II.Dünya Savaşı sırasında da oldu.
Konumuza tekrar dönüyoruz;
İngilizler ilerleyen günlerde bir anlaşma taslağı hazırlamış. Lord Curzon konuyla ilgili şunları yazmış: “Ankara’da egemen olan bilgisizlik ve gurur yüzünden pek umutlu değilim” (Kaynak: FO 371/9058/E 262)
Aynı dönemde Türkler Ermeni sorunu hakkında da taviz vermeyince Lord Curzon şunları yazmış: “Kamuoyu baskısı haricinde hiçbir baskı aracımız kalmadı. Türkler, şimdiki ruh haleti içinde buna zerre kadar önem vermiyorlar” (Kaynak: FO 3171/9058/E 435)
Bu arada görüşmeleri takip eden ABD’li diplomat Henry Morgenthau, 10 Ocak 1923’te New York Times’a konuşup şöyle söylemiş: “Lozan’da bir avuç Türk, bütün dünyaya egemen olduğunu öne sürdü. Avrupalılar için çok acı bir ders oldu.” (Kaynak: New York Times 10.01.1923)
Görüşmeleri takip eden Journal des Debats gazetesi 14 Ocak’ta şöyle bir haber yapmış: “İsmet, önemli konularda özveride bulunmayarak çok geçmeden bir buhrana yol açacaktır” (Kaynak: Jornal des Debats 14.01.1923)
İki gün sonra New York Times bu defa şöyle bir makale yayımlamış: “Bu güne dek izlediğimiz gelişmeler, evdeki hesabın pazara uymadığını göstermektedir” (Kaynak: New York Times 16.01.1923)
İngilizlerin tüm direncine rağmen Fransızlar Türklerin isteklerine olumlu bakınca Lord Curzon sinirlenip şöyle bir mesaj göndermiş: “Fransa’nın önerilerine uyulacaksa bizim burada bulunmamıza gerek yoktur. Türklerin hazırladığı anlaşmayı imzalayalım” Curzon mesajın devamında şöyle yazmış: “Fransa’nın tutumundaki ani değişiklik görevimi daha da zorlaştıracaktır. Ümitlerim oldukça sarsılmıştır” (Kaynak: FO 371/9060/E 871)
Lord Curzon 24 Ocak’ta Fransız-Türk yakınlaşmasından çok rahatsız olmuş: “Fransızlarla Türkler dostluklarını sürdürüyor. Aramızda geçen şeyler Türklere duyuruluyor. Geceleri birlikte şampanya içiliyor.” demiş. İsmet Paşa artık neler yapmışsa Lord Curzon çıldırıp ağlamaya başlamış ve “O cüce Türk beni yine hüsrana uğrattı” diye çığlık atmış. Bunları aktaran, Curzon’un yanındaki Harold Nicolcon’dur. (Kaynak: Harold Nicolson – Peacemaking s.74-79)
Bu esnada İstanbul’da bulunan General Harington da Londra’ya şöyle yazmış: “Askeri açıdan oldukça kötü bir durumdayız. Bu açıdan İstanbul’u hala işgal ettiğimiz sanmak bir komedidir. Savaşacaksak askeri gücümüz Gelibolu’ya çekilmeli” Aynı belgede İngiliz Yüksek Komiser Vekili Nevil Henderson da şunları belirtmiş: “İstanbul’da kum üzerindeyiz. İstanbul’dan ayrılarak Gelibolu’da sağlam bir üsse yerleşeceğimiz yolundaki tehdit Türklerin akıllarını başlarına getirir” (Kaynak: FO 371/9121/E 1147)
Görüldüğü gibi İsmet Paşa, İngilizlere karşı Fransızlarla manevra yapıp Lord Curzon’u çileden çıkarmış. İngilizler de Fransızlara oldukça öfkelenmiş. Ortamın gerilmesi üzerine de İngiliz ordusu İstanbul’dan çekilme yönünde görüş bildirmiş.
Gerçekler bunlar.
Hemde belgeli..
Times gazetesi 29 Ocak günü Fransızların tutumunu şöyle değerlendirmiş: “Bu gelişmeler, Fransızları Türklere her konuda ödün vermeye sevk etmiştir” Aynı günlerde Journal des Debats gazetesi de şunları yazmış: “Fransızlar çıkarları zararına teslim olmuş ancak Türkler bundan da memnun olmamıştır”
İstanbul’daki İngiliz yetkililer öyle gerilmiş ki Rumbold, İstanbul’dan Londra’ya şöyle yazmış: “Hayatım boyunca bu denli domuz kafalı, inatçı, ahmak ve can sıkıcı kişilere asla rastlamadım. İstanbul’u Türk baskısı altında bırakmak siyasi bir felaket olacaktır. Tehditlere boyun eğilmemelidir” (Kaynak; Martin Gilbert – Sir Horace Rumbold, Portrait of a Diplomat, s.284)
Görüldüğü gibi ortada taviz veren Türkler olmadığı gibi mutlu olan İngilizler de mevcut değil.
Lord Curzon Daily Telegraph’a 7 Şubat günü şunları söylemiş: “Türklere, yenilmiş bir devlete hiçbir zaman göstermediği cömertlik gösterildi… Türklerin tutumu inanılmaz bir şey”
Lozan görüşmelerine ilişkin bu yönde daha pek çok belge bulunuyor olsa da çok daha fazla uzatmaya lüzum görmüyoruz. Biz sadece birkaçını sizlerle paylaşmak istedim. Bunlar yeterli gelmiştir. Görüldüğü gibi ortada birilerinin anlattığı gibi durum yok. Gerçekler böyle.
Son olarak kapanışı Vahdettin’in tercümanı Andrew Ryan’la yapalım:
“Lozan’da onursuz bir barış imzaladık. Bu, İngiltere’nin şimdiye dek imzalamış olduğu anlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür” (Kaynak: Andrew Ryan, The Last of The Dragomans, s.189)
Lozan gibi bir zaferi vatana ihanet gibi yansıtıp ortaya belge koyamayınca; uydurdukları saçmalıklar dolu efsanelerine ve dedikodulara değil bilgilere, belgelere, kaynaklara ve gerçeklere itibar etmeye devam edelim. Çünkü tarih menkıbe, destan ve intikam hırsıyla yazılan uydurulmuş dedikodulara değil gerçek belgelere dayanır.
Bu belgeler ışığında İsmet Paşa’nın sıfır tavizkar olduğu ortaya çıkmaktadır.
…
Yorumcalar’dan…
____________________
Dipnot; Bu makalede kaynak olarak istifade ettiğimiz bu eşsiz kitabı mutlaka okuyunuz.
