Saadet’in (SP) büyük kongresinde parti organlarına seçilenler; “Karamollaoğlu Türkiye’nin (filanca) mücadelesinin lideri olabilir…” olarak özetlenebilecek temenniler dile getiriyorlar.
Her hangi bir parti üyesi nasıl Genel Başkanını yüceltip göklere çıkarıyorsa Saadet Partililerinde bunu yapması gayet doğaldır. Ancak önce sorulması gereken bir soru var !
Karamollaoğlu Türkiyeyi ilgilendiren her hangi bir mücadelenin lideri olabilir mi !?
Türk halkı, topyekün bağımsızlık ve özüne dönüş mücadelesinin liderlerini partilerin genel merkezlerinde değil, sokakta meydanlarda enerjili, dinç ve dinamik görmek, onunla sohbet etmek, elini sıkmak ister.
Bunun için, lider olanlar tüm Türkiye’nin illerinden ilçelerine kadar en az bir kez değil, bir kaç kez ziyaret etmesi gerekiyor. Bunları yapabilmek için uykusundan, istirahatından, torunlarını sevmekten, hatta sağlığından vazgeçmesi yani büyük fedakarlık etmesi demektir.
Bunları yapabilmesi için kendinden daha genç olan Sayın Erdogan gibi günde 20 saate yakın aktif çalışması demektir ki, bunu yaşının ilerlemesinden dolayı çok istekli olsa bile başarabilmesi mümkün değildir.
Bu durum tespitine; “yaş değil tecrübe önemlidir…” diye itiraz edenler olacaktır muhtemelen.
Siyasette tecrübe, birikim ve bilgelik elbette çok önemli olduğu için itiraz edenlerde haklılık payları elbette var.
Karamollaoğlu Genel Başkan olduktan sonra ilerlemiş yaşına rağmen tecrübe, birikimi sayesinde Saadet’e canlılık getirdi. Ancak yaşının üstünde bir performans sergileyip elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyor ve siyasi riskler alıyor. Ama bunun yanında sağlığını da riske atıyor tabi ki.
Karamollaoğlu Türkiyeyi ilgilendiren her hangi bir mücadelenin lideri olabilir tarzında sözler söyleyen, yazıp çizen bu abiler, solcuların yani CHP’nin gazına geliyorlar sanki…
“Karamollaoğlu Türkiye’nin (filanca) mücadelesinin lideri olabilir…” tarzı sözler söyleyenlerin siyasi hesabına göre; “Tayyip gider… Tayyip giderse Temel bey yeni Türkiye’nin lideri olur…” diye düşünüyorlar.
2023 e kadar Tayyip gider de, Tayyip’e oy verenler nereye gider !?
Karamollaoğlu güzellemeleri yapmadan önce keşke bu gibi soruları kendi aralarında müzakere edebilselerdi.
Gelelim Saadet’in kollektif aklının Karamollaoğlu’nu Yeni Türkiye’nin lideri yapıp yapamayacaklarına…
Fazilet’in AYM tarafından kapatılması ve ardından, Saadet’in kuruluşu arasındaki dönemde AKP ye giden kadrolarının büyük bir kısmı, Abdullah Gül’ün Fazilet Partisi kongresinde Genel Başkan adayı olması ve kongreyi kaybetmesi sonrası Fazilet Partisinin yeni yönetim modelinin statikoculuğa dönüşme eğilimi göstermesine karşı bir tepkinin sonucuydu. Bu tepki çok büyük bölünme ile sonuçlandı.
Bu sonuçtan ders çıkaramayan Saadet yönetiminin statikocu yönetim anlayışı bugün dahada katılaşmıştır. Bu katılaşma bu seferde Fatih Erbakan ve arkadaşlarının Saadet Partisinden ayrılarak kendilerine Yeniden Refah Partisi adında bir parti kurmasına sebep olmuştur. Sonuçta iki kez bölünme olmuştur.
Bu statükocu yönetim modeli anlayışı devam ettiği sürece Karamollaoğlu’nun çağrısına, kendini muhafazakar ve milli görüşçü olarak tanımlayanların olumlu cevap vermesi mümkün olmaz. Dolayısıyla da Sayın Karamollaoğlu toplumun tüm kesimlerin üzerinde ittifak edeceği herhangi bir siyasi mücadelenin lideri de olamaz.
Bu kadar da değil tabi… Saadet lider problemi yaşayan bir partidir artık.
Peki lider problemi neden yaşanıyor?
Parti zayıfladığı ve buna bağlı olarak, mensuplarının kendilerine bile güvensizlik yaşadıklarından dolayı lider problemi yaşanıyor tabi ki…
Bir organizasyonun zayıfladığını ve mensuplarının kendine bile güvenemediklerini şöyle anlarız.
Kendine güvenemeyen zayıf organizasyonlar; “her şeyi bilen öyle diyorsa ve bizim adımıza bir şeyler yapıyorsa vardır bir bildiği…” denilen kutsanmış liderlere ihtiyaç duyarlar.
Özgüvene sahip mensupları olan organizasyonlarda ise; adalet, ahlak ve eşitlik üzerine inşa etmiş/edilmiş kolektif ortak akıla ihtiyaç duyarlar.
Erbakan hoca sonrası Saadet Partisi kadroları o kollektif ortak akıllarının üstünde bir “üst kurul” varlığını kabul görmek suretiyle kendi kendini imha etmiştir.
‘Kollektif ortak akıl’ ortadan kalkınca; hedeflenen Milli Görüş hidayeti, Milli Görüş feraseti ve Milli Görüş dirayeti seviyesi de kalmamıştır.
Nedir bu; Milli Görüş Hidayeti, Feraseti ve Dirayeti ?
Milli Görüş hareketinin eylemlerinde üç şey açıkça gözlenir.
Bunlar; Hidayet, Feraset ve Dirayet’tir.
- Hidayet: Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, faydalıyı zararlıdan, adaleti zulümden ayırt edebilme kabiliyeti.
- Feraset: Hayır ile şerri ayırt edebilme kabiliyeti.
- Dirayet: En geniş anlamda, doğru olduğunu bildiği ve hayırlı olduğuna inandığı şeyi sonuna kadar savunabilme kabiliyetidir.
Saadet Partisi kadrolarında Milli Görüş hidayetinin, ferasetinin ve dirayetinin ne olduğunu tam manasıyla bilen kaç kişi kalmış olabilir acaba !?
…
Vesselam
Sadi ÖZGÜL