Kudüs’ten Yükselen Gölge: YDD Firavunlarının Dönüşü!

Perdenin Ardındaki Karanlık ve İnsanlığın Kaderi

Dünya, gözlerimizin önünde tiyatro sahnesine dönüşürken, bizler sadece figüran mıyız? Yoksa kadim oyunun kurallarını değiştirebilecek güce mi sahibiz? “Yeni Dünya Düzeni” (YDD) denilen o meşum plan, aslında “Firavun Zihniyeti”nin modern çağın imkanlarıyla yeniden hortlamasından başka şey değil. Sadece siyasi veya ekonomik dönüşüm değil; insanlığın kaderini belirleyecek, bölgemizi ve toplumumuzu derinden sarsacak tehdit.

Firavunların Mirası: Tarihin Tekerrürü mü, Yoksa Laneti mi?

Kuran’da lanetlenen Firavun’un kibir, zulüm ve ilahlık iddiaları, sadece antik Mısır’a özgü hikaye değil, insanlık tarihinin kanlı mirası zihniyet. Eski Yunan’dan Roma’ya, oradan Sanayi Devrimi sonrası Batı imparatorluklarına ve nihayet günümüzün küresel elitlerine miras kaldı. Onlar, kendilerini dünyanın ve ahiretin sahibi gören, insanları köleleştirmeyi hedefleyen modern Firavunlar. Medya, ekonomi, eğitim sistemleri ve hatta biyolojik çiplerle takip gibi araçlarla, insan onurunu hiçe sayan kontrol mekanizması kurmaya çalışmaları gözlerimizin önünde cereyan eden gerçeklik. Zihniyet, kaba kuvveti, çoğunlukçuluğu, ayrıcalığı ve menfaati üstün tutarak, insanlığı piyon olarak görmekten asla vazgeçmiyor.

Büyük Ortadoğu Projesi: YDD’nin Kanlı Sahnesi ve Türkiye’ye Yansımaları

Yeni Dünya Düzeni’nin en kanlı sahnesi, şüphesiz “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) adı altında bölgemizde oynanıyor. Fas’tan Endonezya’ya uzanan coğrafya, haritaların yeniden çizildiği, enerji kaynaklarının el değiştirdiği, yüksek teknolojinin kontrol altına alındığı laboratuvara dönüştürülmüş durumda. Irak’ın petrolü, Afganistan’ın uranyumu, Kıbrıs’ın doğalgazı ve Gazze’nin doğalgazı…

Hepsi, küresel finans kapitalin iştahını kabartan lokmalar haline geldi. “İsrail doğalgazı” söylemleri, sömürünün ne denli pervasızlaştığının en çarpıcı örneği değil mi? Türkiye, projenin stratejik değişim hedefleri arasında yer alıyor ve Yeni ROMA’nın örtülü olarak yeniden canlandırılmasıyla ileri karakol olarak kullanılmak istenmesi milli güvenliğimiz için doğrudan tehdittir!

Finans Kapitalizmi ve Kölelik Düzeni: Görünmez Zincirler ve Ekonomik Esaret

Sanayi kapitalizminin yerini alan finans kapitalizmi, “Borca ve Faize Dayalı Para Sistemi” ile ülkeleri görünmez zincirlerle bağlıyor. Artık “para” denilen şey, “yabancı para”ya, yani dolar ve Euro’ya endekslenmiş durumda. İhracat yapamazsanız veya borç alamazsanız, kendi milli paranızı bile basamaz hale geliyorsunuz. Zenginliklerin kağıt parçalarıyla el değiştirmesi, yani yeni kölelik düzeninin küreselleşme adı altında dayatılmasıdır. Türkiye gibi enerji bağımlısı ülkeler için durum, dünya pazarlarında rekabet etme şansını sıfırlayıp ucuz ve fason iş gücüne mahkum ediyor. Bor tuzları gibi stratejik kaynaklara sahip olmamıza rağmen, değerlendiremememiz, ekonomik esaretin göstergesidir.

Psikolojik Savaş ve İnançların Tahrifi: İçimizdeki Düşman ve Toplumsal Çözülme

Bölgemize ve özellikle Türkiye’ye yönelik en sinsi operasyonlardan biri de “yenilmişlik psikolojisi” aşılamak. Yüzyıllardır sömürge olmamış, İstiklal Savaşı ile küllerinden doğmuş milletin direncini kırmak için içeriden ve dışarıdan beslenen işbirlikçilerle medya ve sosyal medya üzerinden yoğun psikolojik savaş yürütülüyor. “Dünya ne der?”, “Bize yaptırmazlar” gibi söylemler, psikolojinin ürünü.

Ek olarak, “Ilımlı İslam” veya “Light İslam” adı altında inanç temellerimiz değiştirilmeye çalışılıyor. Geleneksel aile yapımızın tahrip edilmesi, misyonerlik faaliyetleri ve Sünni-Şii çatışmasının körüklenmesi, büyük oyunun parçaları. Toplumsal çözülmeye yol açarak, bizi iç çatışmalara sürüklemeyi hedefliyor.

Türkiye’nin Kaderi: Ya Direniş Ya Teslimiyet!

Osmanlı’nın yıkılışından yana bölgemiz ve dünya huzur yüzü görmedi. Batı’nın “medenileşme” adı altında dayattığı değerler, bizi cinnetin eşiğine getirdi. Ancak küresel finans krizinin Batı sistemini çökerttiği dönem, aynı zamanda tarihi fırsat sunuyor. Kendi değerlerimize dönerek, ayrılıkları terk edip birlik ve beraberlik içinde hareket ederek adaleti yeniden tesis etmeliyiz. Türkiye, genç ve dinamik nüfusu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, jeopolitik konumuyla yeni çıkışın öncülüğünü yapabilecek kabiliyete sahip. Sadece görev değil, mecburiyettir.

Perde Kapanmadan Harekete Geçmek Zarurettir!

Firavun zihniyetinin Kudüs merkezli Yeni Dünya Düzeni kurma planları, bölgemizi ve insanlığı büyük tehditle karşı karşıya bırakıyor. Haritalar değişiyor, kaynaklar el değiştiriyor, inançlar tahrif ediliyor. Artık taşlar yerinden oynamış durumda. Coğrafyanın çocukları, kendi kaderlerini tayin etme gücüne sahip.

Ancak bizi kontrollü savaşa sürükleyerek tüketmek istiyorlar. “Sizin tek ihraç malınız ordunuzdur” diyenlerin asıl amacı, gücümüzü kendi projelerinde kullanmak. Tezgaha düşmemek için zihinlerimizde devrim yapmalı, özümüze dönmeli ve yeniden güçlü Türkiye, güçlü bölge ve adil temeller üzerine yeni dünya kurma fırsatını değerlendirmemiz tercih olmak çıkıp mecburiyettir artık.

SADİ ÖZGÜL

Yazar