İstihbarat Savaşlarıyla Enerji Koridorları ve Halklar Nasıl Dizayn Ediliyor?
Ortadoğu’nun kanlı coğrafyasında yankılanan her patlama, her rejim değişikliği, her iç savaş, aslında çok daha derin ve katmanlı planlarının parçası. Yıllardır bize anlatılan “demokrasi,” “etnik çatışma” ya da “mezhepsel gerilim” masalları, küresel elitlerin enerji kaynakları üzerindeki doymak bilmez iştahını gizlemek için uydurulmuş birer perdeden ibaret. İstihbarat teşkilatlarınca Ortadoğu’ya yönelik yazılan çok katmanlı tüm senaryolar, petrol ve doğal gazın akışını kontrol etme amacını taşıyor.
Halkları Parçalayan Strateji: Biyopolitik Değersayımın Acımasız Yüzü
İstihbaratın jeopolitik mühendisliği, sadece haritaları değil, insanları da yeniden çiziyor. 1953 İran Darbesi’nden 1963 Irak Darbesi’ne uzanan süreçte, Batılı enerji şirketlerinin çıkarları uğruna halkların siyasal özerkliği gasp edildi. Kültürel dokuları parçalandı. “Petrolü koru, halkı parçala; enerji hattını güvenceye al, toplumu gözetim altına al; rejimi değiştir, hafızayı sil” düsturuyla hareket eden değersayım mimarisi, insanı değil, altyapıyı merkeze alıyor.
İnsanlık, bu tür denklemlerde sadece “risk unsuru” olarak görülüyor. Gerektiğinde tasfiye edilebilir piyonlar olarak kodlanıyor. Bu acımasız gerçek, Ortadoğu’nun her köşesinde kan ve gözyaşıyla yazılıyor.
Türkiye’nin Jeopolitik Kapanı: Enerji Koridorları ve Egemenlik Mücadelesi
Türkiye, Hazar’dan Ortadoğu’ya, Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya uzanan enerji koridorlarının tam kalbinde yer alıyor. Stratejik konum, ülkeyi küresel güç mücadelesinin hem hedefi hem de zorunlu aktörü haline getiriyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan, TANAP, TürkAkım gibi projeler, sadece ekonomik değil, aynı zamanda istihbarat ve güvenlik boyutları olan devasa hamleler.
Türkiye, bu projelerdeki rolü nedeniyle sürekli jeopolitik baskılarla karşılaşıyor. Enerji güvenliği paradoksunun pençesinde kıvranıyor. Ülkenin enerji politikaları, çoğu zaman kendi halkının çıkarları değil, küresel enerji akışının güvenliği için şekillendiriliyor.
Güncel Çatışmaların Perde Arkası: Irak, Suriye ve Gazze’nin Enerji Bağlantısı
Suriye iç savaşı, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervleri ve boru hattı güzergahları üzerindeki mücadelenin kanlı yansıması. İran gazının Akdeniz’e ulaşmasını engelleme stratejisi, çatışmanın temel motivasyonlarından biri. Türkiye, mülteci akını, sınır ötesi operasyonlar ve enerji anlaşmalarıyla savaşın doğrudan tarafı. Gazze’deki çatışmaların da Gazze açıklarındaki doğalgaz rezervleriyle doğrudan bağlantılı olduğu aşikar. İsrail’in askeri stratejisinde rezervlerin kontrolü belirleyici rol oynuyor.
Dijital Biyopolitika: Gözetim Toplumunun Yeni Yüzü ve Türkiye’ye Yansımaları
Enerji savaşları artık sadece boru hatlarıyla sınırlı değil. Enerji savaşlarının bir başka alnı da dijital sistemlerdir.
Enerjinin silah haline dönüştürülmesi, dijital kimlik sistemleri, dijital paralar ve yapay zekâ destekli gözetim mekanizmalarına yeni boyut kazanıyor. Türkiye’deki e-Devlet, dijital kimlik kartları ve biyometrik veri toplama projeleri, bireyleri izlenebilir ve işlem kısıtlamalarına açık hale getirme potansiyeli taşıyor.
Bu sistemler, küresel gözetim ağlarıyla entegre olarak “dijital biyopolitika”nın Türkiye’deki tezahürlerini oluşturuyor. Merkez Bankası’nın dijital Türk Lirası çalışmaları, enerjinin dijital ödeme ile tedarik edilmesi küresel stablecoin sistemlerine entegre olma riski taşıyor. Yapay zekâ destekli güvenlik sistemleri bireylerin enerji harcamalarındaki davranışlarını önceden tahmin etme ve cezalandırma kapasitesi olabilecek altyapılar, insanı değil, sistemi korumak için tasarlanıyor.
Hafızayı Geri Almak, Değeri Yeniden Tanımlamak
Küresel elitlerin değersayım mimarisi, insan onurunu hiçe sayan, halkları araçsallaştıran ve egemenlikleri tehdit eden karmaşık ve gizli operasyonel planların varlığını ortaya koyarken Türkiye, sistemin içinde sıkışmış aktör olmayıp, şeytani mimariyi teşhir edebilecek stratejik hafızaya sahip. Ancak hafıza, algı mühendisliğiyle silinmişse, başarı mümkün değil. Enerji politikaları halktan çeşitli “ticari sır” gibi gerekçelerle gizlenmişse, egemenlik yalnızca söylemde kalır.
Çözüm insanı merkeze alan enerji ile güvenlik politikası inşa etmek ve halkın bu konuda bilinçli farkındalık kazanması için hafızayı yeniden kodlamaktır.
Bilinçlenme ve Farkındalık Olmazsa Başımıza Neler Gelir?
Ortadoğu’nun enerji kaynakları üzerindeki küresel hegemonyanın istihbarat operasyonlarıyla şekillenen değersayım mimarisi, Türkiye için büyük tehditler barındırır. Dışa bağımlı enerji politikaları, ülke egemenliğini zayıflatır, halkın çıkarlarını göz ardı eder. Bölgesel çatışmalar derinleşir, komşu istikrarsızlıklar Türkiye’nin güvenliğini ve enerji arzını tehdit eder. Algı mühendisliği, toplumsal kutuplaşmayı artırır, kültürel hafızayı siler.
Bu stratejik körlük, Türkiye’nin kendi kaderini tayin etme yeteneğini kaybetmesine, enerji kontrolünün tamamen dış güçlere geçmesine ve gelecek nesillerin bağımlılık içinde yaşamasına yol açar.
Bu bağlamda bilinçsizlik ve farkında olmamak kaçınılmaz yıkımın habercisidir.
SADİ ÖZGÜL