Protesto Endüstrisi: Ajitatörler, Fonlar ve Gizli Senaryolar

Sokaklardaki Protestolar Sadece Halkın Değil, Paranın ve Gizli Senaryoların Oyun Alanıdır…

Protestolar, kendiliğinden gelişen hareketler olmaktan çıktı. Küresel ve yerel elitlerin finansmanıyla organize ediliyorlar. Ücretli aktivistler ve kiralık kalabalıklar kullanılması “protesto endüstrisi”ne dönüştü. ABD’de başlayan düzen, siyasi mesajları güçlendirmek için gerçek halk desteği illüzyonu yaratıyor. Demokrasiye olan inancı temelden sarsıyor. Artık protestolar fon ağları, medya manipülasyonları, dijital algoritmalar ve hatta istihbarat operasyonlarıyla şekillendirilerek kontrollü kaos alanı yaratılıyor.

Finansal Ağların Karanlık Eli

Protestoların finansmanı, hareketlerin yönlendirilmesinde kritik rol oynuyor. Küresel elitler, danışmanlık ağları ve büyük vakıflar aracılığıyla “dark money” ekosistemini kullanıyor. Protestoları finanse edip yönlendiriyorlar. Bazı danışmanlık ağlarının seçim döngülerinde milyarlarca dolar topladığı biliniyor. Büyük vakıflar, görünüşte “sivil toplum” için fon sağlarken, aslında protestoları yönlendirirken, yerel taleplerden ziyade küresel çıkarlara hizmet ediyor. Türkiye’de uluslararası fonların STK’lar üzerinden gençlik hareketlerini ve medya kampanyalarını desteklediği görülüyor. Finansman ilişkileri, demokratik mücadeleyi yozlaştırabiliyor.

Algı Yönetimi ve Dijital Kitle Mühendisliği

Medya, protestoların estetikleştirilmesi ve algı yönetiminde kilit rol oynuyor. Sahnelenen gösteriler, medya aracılığıyla gerçek halk tepkisi olarak yansıtılıyor. Demokratik katılımın yerini satın alınan illüzyon alıyor. “Renk devrimleri” gibi görsel kodlarla manipüle edilen protestolar, kendiliğinden hareketler değil. Dışarıdan planlanmış mobilizasyon stratejileri haline geliyor.

Dijital platformlar manipülasyonda kritik araç. Sahte taban hareketleri oluşturuluyor. Bot hesaplar, koordineli influencer ağları ve organize gruplar aracılığıyla yapay destek yaratılıyor. Gerçek halk desteği olmadan geniş kitlelerin desteği varmış gibi gösteriliyor. Sosyal medya algoritmaları, protestoların görünürlüğünü şekillendiriyor. Hak taleplerinin değil, estetik ve duygusal çarpıcılığın ön plana çıkmasına neden olan “dijital kitle mühendisliği”, kamuoyunu yanıltarak gerçek katılımı gölgede bırakıyor.

Türkiye’de Gezi sonrası dönemde semboller ve estetik dil, protestoların kitlesel katılım eşiğini düşürdü. Ancak içerik derinliğini bastırarak gerçek öfke ve taleplerin paylaşılabilirlik ve görsel şovun gerisinde kalmasına neden oldu.

Gözetim, İstihbarat ve Kültürel Hegemonya

Protestolar, aynı zamanda gözetim operasyonu olarak işlev görüyor. Yüz tanıma teknolojileri, cep telefonu sinyalleri ve uydu takibi gibi yöntemlerle katılımcılar izleniyor. Toplanan veriler büyük veri merkezlerine aktarılıyor. Bireyler “dijital ikiz” olarak haritalanması protestonun yalnızca sokakta değil, dijital alanda kontrol edilmesi anlamına geliyor.

İstihbarat servisleri, kültürel hegemonya yoluyla manipülasyon yapıyor. Bazı istihbarat teşkilatlarının kültürel eserleri propaganda amacıyla uyarlaması biliniyor. Veya belirli bölgelerdeki direnişi zayıflatma amaçlı nüfuz stratejileri geliştirilmesi kültürel üretimin silaha dönüştüğünü gösteriyor.

Türkiye’de uluslararası medya organlarının söylem mühendisliği, protesto anlatılarını küresel elitlerin çıkarlarına göre şekillendiriyor. Kültürün istihbaratla iç içe geçtiğini kanıtlıyor. Türkiye’deki 2023 seçimleri sürecinde sosyal medya kampanyaları üzerinden yürütülen dezenformasyon, gözetim ve manipülasyonun iç içe geçtiğini açıkça gösterdi.

Kontrollü Muhalefet ve Türkiye Dinamikleri

Küresel elitler, gerçek muhalefeti bastırmak yerine, “kontrollü muhalefet” grupları oluşturuyor. Sistemin kendi içindeki muhalefeti yönetme stratejisi güdüyorlar. Türkiye’deki protesto dinamikleri küresel manipülasyon faaliyetleriyle doğrudan kesişiyor. Son dönemde aşı karşıtlığı, iklim kanunu ve zeytinlik alanların maden sahasına dönüşmesi aleyhine düzenlenen eylemler ile siyasi yargı kararlarına yönelik protestolar, kontrollü muhalif öbekler (KMÖ) stratejisinin güncel örnekleri.

“Yerli ve Milli” hashtag kampanyaları devlet destekli bot ağlarıyla yapay olarak büyütülmesi yanı sıra muhalefet protestolarında organize gruplar aracılığıyla yukarıdan aşağıya mobilizasyon sağlandı. Yargı kararlarına yönelik protestoların siyasi aktörlerin manipülasyonuna açık hale gelmesiyle oluşan “parasını veren düdüğünü çalar” medya stratejisinin çarpıcı örneği.

Gençlerin öfkesi sosyal medya algoritmalarıyla yönlendiriliyor. Göçmen emeği “kullan-at” stratejisinin yerel yansıması olarak kullanılıyor. 2022’de çıkarılan dezenformasyon yasası bilgi savaşlarının hukuksal boyutunu ne durumda olduğunu gündeme getiriyor.

Demokrasi Krizi ve Gizli Operasyonların Gölgesi

Protesto endüstrisi, demokratik katılımın yerini satın alınan illüzyonlara bırakarak demokrasiye olan güveni derinden sarsmaktadır. Protestolar artık gerçek halk coşkusunun ifadesi olmaktan uzak. Stratejik ve bireysel menfaatler doğrultusunda organize ediliyor. Görünürlük satın alma meselesi haline geldi. Politik estetik, demokratik katılımı güçlendirmek yerine sahte formata dönüştürülüyor. Halkın gerçek iradesinin yansımasını engellerken, siyasi kutuplaşmayı derinleştiriyor. Halkın gerçek taleplerini gölgede bırakıyor. “Sipariş edilebilir öfke” ve “estetik devrimler” aracılığıyla kitlesel mobilizasyonun manipüle edilmesine yol açıyor.

Önümüzdeki dönemde, yapay zeka destekli botlar, sahte hesaplar ve algoritmik manipülasyonlar küresel medyanın desteği ile daha sofistike hale geleceği için toplumsal hareketlerin gerçekliği giderek bulanıklaşmadan karanlık planları görmek ve mücadele etmek tercih olmaktan çıkmıştır.

Unutmayın, demokrasi sadece sokakta değil, zihinlerde kazanılır ya kaybedilir.

SADİ ÖZGÜL

Yazar