Gölge Oyunları ve Kayıp Gelecek: Kimin İçin Oynanıyor Bu Oyun?
Anadolu toprakları, kadim sırlarla dolu. Türkiye, stratejik konumuyla her zaman büyük güçlerin iştahını kabarttı. Son dönemdeki dış politika savrulmaları, akıllarda derin kuşku bırakıyor. Siyasi nutukların ardındaki gerçekler, sis perdesi gibi geleceğimizi örtüyor. O perdeyi aralamak ve karanlıkta kalan hakikatleri gün yüzüne çıkarmak zorunluluktur. İçinde bulunduğumuz coğrafya ve küresel güç dengeleri, artık basit masallarla geçiştirilemeyecek kadar tehlikeli hal aldı.
Batı’nın Prangaları, Avrasya’nın Serabı: Çıkmaz Sokak mı?
Türkiye’nin dış politikasında, Batı’nın eski prangaları ile Avrasya’nın cazip serabı arasında sıkışıp kalmış görüntü var. NATO üyeliği ve Avrupa Birliği hedefi gibi Batı merkezli duruşlar, yandan sürdürülüyor. Diğer yandan BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi Avrasya oluşumlarına yönelik flörtler, tür “dış politika şizofrenisi” yaratıyor.
Süreç, sadece uluslararası ortakların kafasını karıştırmakla kalmıyor. Aynı zamanda ülkenin kendi stratejik hedeflerine ulaşmasını da engelliyor. Siyasi figürlerin “ittifak” çağrıları, genellikle iç kamuoyuna yönelik hamleler olarak kalıyor. Kurumsal karşılık bulamıyor. Tutarsızlık, Türkiye’nin uluslararası arenadaki güvenilirliğini sorgulatıyor. Acaba bu ikilem mi, yoksa daha büyük oyunun parçası mı?
Kuşak ve Yol’un Gizemli Kaybı: Türkiye Neden Dışlandı?
Çin’in devasa Kuşak ve Yol Girişimi (KYG), dünya ticaretini yeniden şekillendiriyor. Türkiye’nin küresel projeden yeterince pay alıp almadığı da büyük muamma. Ülkenin Orta Koridor üzerindeki hayati coğrafi konumu ve KYG’nin ilk destekçilerinden biri olmasına rağmen, Çin yatırımları 2023’te neredeyse durma noktasına geldi.
Küresel KYG yatırımlarının trilyon dolarları aşarken, Türkiye’nin payının sadece %1,3’te kalması, basit ekonomik açıklamalardan öte, daha derin jeopolitik nedenlere işaret ediyor. Yüksek enflasyon ve para biriminin değer kaybı gibi ekonomik istikrarsızlıklar elbette etken. Ancak gelişmeler Türkiye’nin neden Suudi Arabistan, Irak veya Kazakistan gibi ülkelerin gerisinde kaldığını tam olarak açıklamıyor. Acaba Türkiye, büyük oyunun dışında mı bırakılıyor, yoksa bilerek mi uzak tutuluyor?
Güven Erozyonu: Uygur Meselesi ve Bölgesel Şüphelerin Gölgesi
Türkiye’nin dış politikadaki en büyük handikaplarından biri, uluslararası ortaklar nezdindeki güven eksikliği. Özellikle Çin ile ilişkilerde, Uygur meselesi turnusol kağıdı görevi görüyor. Türkiye’nin Uygur örgütlerine yönelik tutumu ve siyasi figürlerin açıklamaları, Çin tarafından “kritik ihlal” olarak algılanıyor olması, sadece ekonomik işbirliğini baltalamakla kalmıyor.
Aynı zamanda Türkiye’nin “öngörülemez ortak” imajını pekiştiriyor. Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) gibi bölgesel girişimler de Çin tarafından şüpheyle izleniyor. “Türkiye Orta Asya’da rakip mi olacak?” sorusu, Pekin’in derin endişelerini yansıtan güven boşluğu, Türkiye’nin bölgesel ve küresel nüfuzunu sınırlayan, görünmez duvar örüyor.
Ekonomik Çöküşün Jeopolitik Faturası: Ulusun Kaderi mi Yazılıyor?
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çalkantılar, sadece vatandaşın cebini değil, aynı zamanda Türkiye’nin jeopolitik konumunu da derinden etkiliyor. Yüksek enflasyon, para biriminin değer kaybı ve makroekonomik oynaklık, üretim ve istihdama yönelik yabancı yatırımcıları kaçırıyor. Türkiye’nin uluslararası projelerdeki cazibesini de azaltıyor olması, ülkenin küresel güç dengeleri içinde zayıf halka olarak algılanmasına neden oluyor.
Ekonomik istikrarsızlık, dış politikadaki tutarsızlıklarla birleştiğinde, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden karmaşık tablo ortaya çıkarıyor olması sadece ekonomik kriz değil. Aynı zamanda ulusun kaderini etkileyen jeopolitik faturadır.
Karanlık Planlar ve Türkiye’nin Geleceği İçin Bilinçli Farkındalık Şart!
Tüm gelişmeler, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya ve küresel güç dengeleri üzerinde oynanan karmaşık ve gizli operasyonel planların varlığını ortaya koymaktadır. Türkiye, büyük oyunun sadece parçası değil. Aynı zamanda hedefi haline gelmiş olabilir. Ulusal güvenliğimiz, ekonomik bağımsızlığımız ve toplumsal bütünlüğümüz, görünmez tehditler karşısında ciddi sınavdan geçmektedir.
Artık sadece izlemek değil, bilinçli farkındalık kazanmak ve harekete geçmek zamanıdır. Her birey süreci sorgulamalı, şüphe duymalı ve kendi gerçeklerini aramalıdır. Zira geleceğimiz, karanlık perdelerin ardındaki gerçekleri ne kadar çabuk idrak ettiğimize bağlıdır.
YORUMCALAR
