TUZ Bizi Hasta Edebilir !!

Rafine edilmiş, her beyaz tuz doğal olmadığı için yavaş etki eden, etkili bir zehirdir.

Piyasada satılan sofra tuzunun niteliklerini ele alalım. Rafine tuz: yüksek oranda işlenir, ağartılır, süzülür ve diğer doğal olarak oluşan iz ve minerallerden arındırılır. Bu işlemden sonra, tuzun suyu emmesini ve topaklanmasını önlemek için kimyasallar eklenir.

Rafine tuzun mineralleri çıkarıldı ve tuzda görmeye alıştığınız beyaz görünümü vermek için ağartıldı. Rafine tuz, nihai ürününe ulaşması için ağartılmış ve birçok toksit kimyasala maruz bırakılmıştır.

İçinde alüminyum, ferrosiyanür ve ağartıcı var. Bu arıtma süreci onu kaçınılması gereken zehirli, cansızlaştırılmış bir madde haline getirdi. Kısaca, içinde doğal olan hiç birşey bırakmadan, tüm kötü maddeleri bir araya topladılar.

Hangi türü olursa olsun, rafine edilmemiş tuz, kimyasal işlemden geçirilmediği için sert, topaklı, parçalar halindedir. Mineral içeriği ona farklı bir renk verir. Rafine edilmemiş tuzun renkleri nereden alındığına bağlı olarak değişebilir.

Tuzun, tüm faydalarını sağlayan rafine edilmemiş tuzdaki minerallerdir. İçinde ki mineraller, vücuda sağlığı korumak ve sürdürmek için gerekli 80’den fazla eser element sağlar. Bazı tuz türlerinde çıkarıldığı yere göre, bu elementler daha yüksektir.

Tuzda ki mineraller pH’ı yükseltir “doğru asitliği” dengeler. Doğal tuz bilinenin aksine kan basıncını yükseltmez! düşürür, normalize eder. Doğal tuz banyoları, tuz yatakları, tuz odaları, tuz terapileri tedavi yöntemi kullanılır.

Doğa bize, insan vücuduna gerekli olan tüm minarelleri, elementleri içeren doğal tuzu verdi. Doğal tuz herkesin diyetinin bir parçası olması gereken, “hayati bileşenlere sahiptir”.

Bir tuzun deniz tuzu veya kaya tuzu olarak etiketlenmesi, onun rafine edilmemiş ve sofra tuzundan daha iyi olduğu anlamına gelmez. Tüm deniz ve kaya tuzları işlendiği için pratik olarak yüzde 99,9 sodyum klorürdür. Deniz ve kaya tuzu” etiketli tuzların çoğu rafine tuzlardır.

Rafine edilmiş, her beyaz tuz doğal olmadığı için yavaş etki eden, etkili bir zehirdir. Doğanın amaçladığı gibi değildir, bu yüzden sorunlara neden olur ve kişinin sağlığına zarar verir.

Yıllar önce tuz üreticileri saf beyaz tuzun kirli beyaz tuzdan daha güzel olduğuna ve tüketicilerin beyaz tuzu tercih ettiğine karar verdiler. Böylece, ağartmaya başladılar. Ayrıca, raf ömrünü uzatmak için topaklanmayı önleyici maddeler de eklediler.

Sorun, tuzun raftaki nemi emmesini önlemek için eklenen kimyasalların tuzun çok önemli, ana bir işlevine müdahale etmesidir. “Vücudumuzdaki hidrasyonu düzenlemek” bunun, sağlığınız için ne anlama geldiğinin farkında mısınız?

İşlemiş tuz tamamen toksiktir. Vücut için zehirlidir ve büyük ölçüde tiroid ve metabolik disfonksiyon dahil birçok korkunç hastalığın başlangıcından sorumludur.

Basit anlatımla: açık bir kesiğe tuz koyarsanız yanar! Rafine tuz, iç dokularımız üzerinde aynı etkiye sahiptir ve olumsuz bir reaksiyona neden olur. Vücut kendini korumak için suyu tutar ve hücreler suyu seyreltmeye, nötralize etmeye ve parçalanmaya yardımcı olmak için şu bırakır. Bu su kaybı, hücrelerinizi kurutur ve zayıflatır ve hatta erken ölmelerine neden olur.

Onlarca yıldır rafine edilerek tüm minarelleri ve elementleri ve iyotu yok edilmiş bu tuzları, daha doğrusu zehirleri tüketiyorsunuz. Roccefeller gıda zinciri tarafından hem işlenmiş tuzlar, hem de süper market gıdaları ile buna kasten mâruz kaldınız. Onlar sattı, siz aldınız!

Rafine tuzlarda bulunmayan iyot, vücutta eser miktarda bulunan bir mineraldir. İyot, hücrenin metabolizmasını düzenlemek için ihtiyaç duyduğu son derece önemli bir elementtir. Peki; iyot neden yok edildi, hangi amaca hizmet etti! İyot eksikliği, boğazda şişmiş bezler, tiroid hastalıkları, artan florid toksisitesi, doğurganlık oranlarında azalma, bebek ölüm oranlarında artış ve “ciddi eksiklikle” zihinsel gerilikten sorunludur.

İyot eksikliği olan annelerin bebeklerinde iyot eksikliği DEHB’nin nedensel bir faktörü olduğu teorize edilmiştir. İyot eksikliğinin okuma, öğrenme, anlama, düşünme, doğru karar verme gibi vücudun tüm sistemlerini yavaşlatır.

Sindirim sistemi bozulur. Tırnaklar, saçlar daha yavaş büyür, cilt ve saç kurur ve donuklaşır, tendon refleksleri sertleşir, soğuğa duyarlılık artar ve nabız yavaşlar.

Kişiliğin donuklaşmasına, duygusuzlaşmasına, dikkatin ve hafızanın bozulmasına, yorgunluk ve sinirlilikte artışa ve kim olduğumuzu şekillendirmeye neden olur.

Harvard Tıp Fakültesi’nde tıp profesörü olan Dr. Robert Utiger, “En çok ilgilendiğimiz grup zaten daha fazla iyota ihtiyacı olan hamile kadınlar” diyor. “Anne iyottan eksikse, fetüste geri dönüşü olmayan hasar olasılığı var” diye ekliyor.

Hücrelerimizi yıkamak, sıvı dengesini korumak, dolaşım sistemini düzenlemek ve normal beyin ve sinir uyarılarını sürdürmek için vücudumuzun her gün sadece 250 mg sodyuma ihtiyacı vardır. Sodyum ve klorür vücut için gereklidir.

Bunu doğal tuzdan almak yerine, İşlemiş sofra tuzu ve paket ürünler, cipsler, hamburger, hazır soslar gazlı içecekler, dondurulmuş gıdalar vb gibi yüzlerce benzer ürünle günde yaklaşık minimum 4.000 mg maksimum 12.000 mg tüketerek zehirleniyorsunuz.

“Obezite, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, miyokard enfarktüsü, anjina pektoris, felç, konjestif kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, PMS ve manik depresyon” işlenmiş gıdalar yüksek tuz seviyelerine sahip ve bu yüksek oran sizi hem bağımlı hem hasta ediyor.

Doğal deniz ve kaya tuzu, 92 eser mineralin tamamını içerdiği için kimyasal olarak üstündür ve sadece %64 civarı sodyum klorür, sofra tuzu ise neredeyse %98’dir.

Doğaya dön!
Doğala dön!
Sağlıkla kal! …

Yorumcalar derlemesi…

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir