Ücretliler Köle, Sermaye Efendi!

Ekonomi Tiyatrosunun Karanlık Perdesi…

Türkiye’nin ekonomik sahnesinde oynanan oyun, sıradan vatandaşlar için distopyaya dönüşüyor. Rakamların ardındaki gerçekler, derin manipülasyonu ve sistematik sömürüyü gözler önüne seriyor. Görünmez iplerle yönetilen tiyatronun karanlık perdesini aralıyor; ücretlilerin nasıl birer figürana dönüştürüldüğünü, sermayenin ise senaryoyu nasıl yazdığını anlayabilmek önemlidir.

TÜİK’in Gizemli Rakamları: Varlık Transferinin Şifreleri

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon oranları, sadece istatistik değil, aynı zamanda büyük varlık transferinin gizli şifreleri. 2006’dan bu yana Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) 20 kattan fazla artarken, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) çok daha az yükseldi. Devasa makas, üretim maliyetlerinin fiyatlara yansıtılmadığı yanılsamasını yaratıyor. Ancak gerçek şu ki, ücretlilerin maaşlarının reel değeri yarı yarıya buharlaşması düpedüz “çalma” eylemi.

Peki öyleyse, devletin ekonomi politikaları kimin çıkarına hizmet ediyor?
 Halkın mı, yoksa seçkin zümrenin mi?

Devlet Destekli “Fedakar Sermaye” Miti ve Toplumsal Rıza

Devletin sunduğu muafiyetler, vergi aflarının yanı sıra, Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi uygulamalar, sermayenin lehine işleyen mekanizmaların sadece görünen yüzüydü. Şirket kârları rekor seviyelere ulaşırken, maliyetlerin fiyatlara yeterince yansıtılmadığı iddiası, kükümetin sermayeye kayıplarını farklı yollarla telafi etmesinden kaynaklanıyordu.

Ucuz krediler, finansal enstrümanlar ve kur artışları gibi araçlarla seçilmiş azınlık korunuyor. Toplumun büyük çoğunluğu olan ücretliler, emekliler ve dul-yetimler ise eziliyor. Alım güçleri düşüyor, düzen “vahşi rantiyeci” yapıya dönüşüyor. TÜİK’in müdahale ile açıkladığı rakamları, büyük transferin zeminini hazırlayarak “kitlesel rıza üretimi” için araç haline geldi.

Merkez Bankası’nın KKM Hamleleri: Yabancı Sermayenin Döngüsel Kazançları

Her ne kadar yürürlükten kaldırılsa da Merkez Bankası’nın KKM ile ilgili hamleleri, sistemin adım adım tasfiye sürecinin parçasıydı. Süreç, aceleci davranılmasa da, arkasında güçlü matematiksel planlama olduğu izlenimini veriyor. KKM’den çıkan hesapların Türk Lirası’nda kalmak istemeyeceği, paranın ya faize yöneleceği ya da doğrudan dövize geçeceği öngörüldü.

KKM’den çıkışlar bankalar üzerinde baskı oluşturularak gerçekleştirildi. Bankalar, müşterilerini KKM’den çıkarmak için daha yüksek faiz oranları teklif etmek zorunda kalması genel faiz oranlarında artışa yol açtı. Ardından, KKM ile ilgili yeni sıkılaştırma önlemleri devreye sokuldu.

Döviz Takası ve “Büyük Başarı” Söylemlerinin Karanlık Yüzü

KKM’den çıkıp dövize yönelen para, yabancı yatırımcıların istedikleri maliyetten dolar/TL takası yapabilmeleri için tampon görevi gördü. Bu mekanizma sayesinde yabancı yatırımcılar, yüksek kurdan Türk Lirası alarak ülkeye giriş yaptı. Yerel yatırımcılar ve Merkez Bankası ise dövizleri alarak rezervlerini güçlendirdi. 

Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin arttığına dair haberler sıkça gündeme geldi. Yabancı yatırımcılar, yüksek kurdan Türk Lirası alıp yüksek faize yatırarak önemli kazançlar elde etti. Sonrasında, “yapısal reform”, “normalleşme” ve “düzgün yönetilen ekonomi” gibi söylemlerle dolar kurundaki artış durduruldu. Hatta geçicide olsa miktar gerileme yaşanması yine “büyük başarı” olarak lanse edilmişti

Döngüsel Krizlerin Derinleşmesi: Katma Değer Eksikliği ve Varlık Kaybı

Dövizde bekleyerek zaman içinde zarar eden yerel yatırımcılar, ellerindeki dolarları satarak Türk Lirası enstrümanlarına yöneldi. Tam bu esnada, yüksek faizle parasını katlayan yabancı yatırımcılar, dolarları alarak piyasadan çıktı. Bu senaryo, daha önce de birçok kez dile getirilen ekonomik döngünün tekrarıydı.

Döngünün sonunda yine kur krizi ve benzeri ekonomik sorunlar yaşadığı için ekonomik döngü aralığı giderek daralıyor. Türkiye ekonomisinin, yabancı yatırımcının giriş-çıkış esnasında elde edeceği dolar kârını sübvanse edecek katma değerli üretim altyapısına sahip olmaması, temel neden. Kâr marjı azalıyor, döngü sıklığı artıyor.

Türkiye’nin Jeopolitik Konumu ve Gizli Operasyonel Planlar

Ülkeye gelen yabancı yatırımcıların bir kısmı kıymetli varlıkları da satın alıyor. Bu varlıkların olası katma değer üretimleri de yabancıların hesabına yazılıyor. Yaşamlarını eskiden olduğu gibi sürdürmeye çalışan vatandaşlar ise varlıklarını satarak servetlerinin bir kısmını kaybediyor.

Borca ve Faize dayalı para kredi sistemli mevcut ekonomik sistemle çıkış yolu kalmadığı, her zaman “kasanın” kazandığı açıkça görülüyor. Türkiye’nin stratejik jeopolitik konumu, ekonomik operasyonların sadece iç dinamiklerle sınırlı olmadığını gösteriyor. Bu bağlamda bahsedilen konuların bölgesel ve küresel güçlerin karmaşık ve gizli operasyonel planlarının parçası olabileceği şüpheleri de beraberinde getirirken, milli güvenlik sorunlarını da tetikleyebilecek derin tehdittir.

SADİ ÖZGÜL

Yazar