1878 Osmanlı Rus Harbi’nde, Ruslara esir olan 3 endaze (1.95) boyunda, 90 okka (115) kg ağırlığında olan Kafkasiya’lı Adige Asıllı Hüseyin Hilmi, Baykal Gölü’ndeki Rus Esir Kampına kapatılır. Ancak 4 ay soñra Rus nöbetcisini boğar.
Öldürdüğü Rus askerinin silâh ve techizatını soyar. Üzerine giyer ve kuşanır ve kampdan firar eder. Uzun bir yolculuğa çıkar. Baykal gölü kenarındaki rus esir kampından kaçış yolculuğu Kırım’a uzanır. Kırım’dan, Romanya, Tuna, Bulgaristan, Edirne, oradan da ver elini İstanbol. İstanbol’da o zaman II. Sultan Abdulhamid iktidardır ve tahatasındadır.
Hüseyin Hilmi, birilerinin yardımı ile Kızıl sakallı Sultanın huzuruna çıkmayı başarır. Adige Hüseyin Hilmi, firar macerasını Padişaha anladır. Kızıl Sultan, Hüseyin Hilmi’yi taltıf eder. Ev tahsis eder. Ayrıca, Şirketi Hayriye/Deniz Yolları’nda görev verir.
İstanbol’da evlenir. Bu evlilikden bir oğulu doğulur. Kendi adını oğuluna verir. Artık oğulunun adı, Hilmi’dir. Hüseyin Hilmi yaşamını Istanbol’da idame eddirir. Ve normal bir ömür yaşamı sonucunda ölür. Hüseyin Hilmi’nin oğulu Hilmi İstanbol’dan, önce Çanakkale’ye, soñra, Kaş Limanı’na tayin edilir. Liman ve Gümrük Memurluğu’na devam eder. Daha soñra da Kaş’dan Antalya Limanı’na atanır. Antalya Yat Limanında gümrük Memurluğuna devam eder.
İsrail oğullarından olan Şıx Ahmed Neşşar adında biri, Mısır Sina’dan önce Şam iline, oradan, Akseki Perhise Köyü’ne, soñra da Alanya ilçesinin merkezine göç eder. Museviliği bildiği kadar İslamı ve Kur’anı da bilir. Şıhlığı, imamlığı meslek olarak icra eder. Eşi Raziye’dir bir oğlu iki kızı vardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Alanya’da imamlık eder iken büyük kızını; Kubilay’ı kesen Yahudi asıllı Zındık Derviş Kara Memed’in (Alanya Jandarma Bölük Komutanlığı’nda uzman Çavuş olarak tezkere bırakan) oğuluna verir yani onun ile evlendirir.
Alanya’dan Antalya’ya gelen Şıx Neşşar Ahmed Efendi, Paşa Cami’nde imamlık görevini ifa eder iken, Gümrük memuru Hilmi’yi tanır. Şıx Neşşar Ahmed Efendi ve eşi Raziye (Sidikli lakablı) ikinci kızını da, Gümrük Memuru Hilmi ile evlendirir.
Raziye ve Ahmed’in ilk kızından bir torunu olur. Bunun adı Bülend (Arınç) konur. İkinci kızı Feride’den doğulan çocuğun birinin adı; Sevim (Baykal) 1928 doğumlu. 30 Temuz 1938 de doğulan diger çocuğun adı da; Deniz (Baykal) konur.
İki bacıdan doğulan Bülent Arınç ile Deniz Baykal öz teyze çocuklarıdır.
Gümrük Memuru Hilmi Beğ Soyadı kanunu ile; babasının esir kampı adı olan BAYKAL’ı kendine soyadı yazdırır. Deniz Baykal’ın adının Deniz olması da; Hilmi Bey’in Denizci olması, diger bir husus ise; Belediye Meclis Kararı ile verilen Deniz mahallesinde oturmalarının vesilesidir. Yani, Deniz Baykal aynı zamanda Deniz Mahallesinin çocuğudur. Deniz Gümrük Memuru Hilmi Beğ, Antalya Merkez İlçe Deniz Mahallesi: 122.sokakta ikamet eder. Sevim ve Deniz gençlik yıllarını bura da geçirirler. Sevim ve Deniz Kemiklik Mahallesi’nde, ahşap bir evde doğulmuşlardır.
Deniz’in babası Hüseyin Hilmi (Baykal), aile öyküsünü, apartman yöneticiliği yapan kapı komşuları Cemal Şah bey bir sofra başında anlatmışdır. Ben, Yusuf Özkara olarak, araştırma sırasında, ‘kaynak kişi’ olan, (Veli Oğulu 1938 Doğumlu Antalya nüfusuna kayıdlı) Cemal Şah bey ile tanışdım. Cemal bey halen hayattadır.
ATATÜRK; Bulgaristanlı Dr. Avaram Benaroyas, Marmara İlçesi’nden Dr. Samuel, Dr. Mim Kemal Öke, Fransa’dan Prof. Dr. Fisinger ve Dr. Neşet İlbert adlı Yahudi asıllı kişiler ve baş eczacı Ermeni Nalçacıyan tarafından tedavi maksadıyla ablukaya alındı. Civalı Siyanür (seligran) ile yavaş yavaş zehirlenerek öldürüldü.
Türkiye Cumhuriyeti’nin başına Atatürk’den soñra da bir tek Türk asıllı insan bile gelmedi. Tüm makam mevkiler işgale uğradı. Ülke günden güne içten çökertildi. İşte bunlardan biri de zatı muhterem Baykal’ımızdır. Teyze oğlu Arınç ile bir akşam ev yemeğinde buluşup anlaşarak, (bugün ülkenin başına 15 yıldır ‘şerok’ olan) Tayib-î Beyi, meclisde sicil olarak aklayan, Adige/Cuhud çocuğumuz Baykal’ımızdır.
Yıllar yılı cehepeyi buzdolabında donduran da mezkür asaletlimizdir.
Alev’li/alevi olmadığı halde, Alev’li/alevi’ yimiş gibi görünüb alev’li kardaşlarımızın uzun zaman duygularını sömüren, alil olan bir insanın tekraren; Atatürk’ün partisinden aday gösterilmesi, ayrıca Neşşar’ın akrabası olan Abdüllatif Ş. Efendi’nin de cehapeden aday gösterilmesi, Atatürk’cü ve milli olanların partiden ihrac edilmesi, ihanetin idamesinin göstergesi değil midir?!..
Yusuf Özkara
26 Mayıs 2018