Bir haber geçti Türkiye’nin ulusal medyasının internet sitelerinde; “Mardin’de bir depoda 30 ton soğan ele geçirildi!”
Haberi okuyunca önce Zaytung sandık. Meğer değilmiş. Baskının videosunu izleyince komedi gibi haberin doğruluğu ortaya çıktı.
Videoyu izlediğinizde sanırsınız ki, baskında silahlar ve uyuşturucularla birlikte organize bir örgütün elemanlarıda ele geçirilmiş sanki.
Yalnız baskın da bir eksik husus kalmış. Masaya soğanla “T.C. Zabıta” yazıp, önüne de soğan kulesi dikip fotoğrafını nasıl çektirmemişler hayret doğrusu.
Ülkede kitap ele geçirildi, gazete ele geçirildi, doktor, avukat, öğretmen ele geçirilirdi. Şimdi de soğan ele geçirildi. Artık yarında sarımsak baskını haberlerini izleriz.
Muhafazakarların eliyle memleket huniler ülkesi oldu artık.
Şimdi çok merak ettim soğanlar ölümü yoksa sağ mı ele geçirilmişler?
Eğer sağ olarak ele geçirildiyseler, yavaş yavaş çürüyerek ölmelerine göz yumulmamalıdır. Soğanların iyiliği için kısık ateşte pembeleşinceye kadar pişirilmeli.
Doğrusunu söylemek gerekirse baskın manşetlerini heyecansız ve zayıf buldum. Bundan sonraki soğan baskını haberlerinin başlıkları şöyle olabilir;
– “Teslim ol çağrılarına ateşle karşılık veren soğanlar kıskıvrak yakalandı”
– “İçlerinden bir tanesinin kırmızı çuvalla aranan sözde eyalet komutanı olduğu belirlendi!”
– “Sabah saatlerinde gerçekleştirilen mendil kod adlı şafak baskınında göz yaşartıcı soğanlar kıskıvrak yakalandı”
Soğan ihbarında bulunanlara para ödülü verilmeli.
Bu öneri kesinlikle gözardı edilmemelidir. Öyleyse bende Cumhuriyet savcılarına bir ihbarda bulunayım sevabına. Ama ödül falanda istemem.
Bizim muhtar da tam 8 ton kızıl soğan getirdi köyündeki tarlasından. Şimdi evin bodrumunda saklıyor. Yakında da piyasaya sürecekmiş. Dikkat! Sadece satıcı değil arada bir de yiyor.
…
Neyse soğan mizahını bırakalım ve dönelim gerçeklere.
Köylü ya da tüccar, soğanları serin depoda muhafaza etmezlerse bu soğanlar nasıl korunacak?
Soğanın hepsini Türkiye’nin hallerine gönderseler üç günde bozulur, çöp olur. Sonra ülke soğansız kalır. Onu da ithal eder dolarla almaya başlarız. Dolar azalmaya başlayınca da kur yükselir. Kur yükselince soğan fiyatları daha da artar.
Depoya konmadan aylarca dayanabilen yerel soğanlara ne oldu?
Soğanın gen merkezi olan coğrafyaları bin yıl yöneten Türkler kuru soğana muhtaç hale getirildi.
Hollanda’nın Fırat ve Dicle havzasından götürdüğü soğanların tohumlarını muhafazakar hükümetin getirdiği tohum yasası nedeniyle ithalatçı durumuna getirilen Türkiye bugün aynı vadilerde depo basarak üreticileri terrorist ilan ediyor…
Otuz Ton Soğanın Stokçuluğu mu Olur..?
Mardin’de baskın yiyen soğanlar 30 tonmuş. Otuz ton bir TIR soğan demektir. Bir Tır soğanın stokçuluğu olmaz tabi ki. Maksat hem haber olsun torba dolsun, gündem değiştirmek olsun, hem de millete meşgale olsun ki, ekonomik krizi unutsun ve konuşmasın.
Kuru soğanın enflasyona etkisi nedir?
TÜFE’de kuru soğanın ağırlığı yalnızca %0,2261 ve soğan bu ağırlığıyla 407 mal ve hizmet arasında 100’üncü sırada. Soğanın kilo fiyatını 50 kuruşa da düşürseniz enflasyona katkısı olmaz.
Bu rakamlar ortada iken, hükümetin amacı soğanla uğraşmak değildir.
Amaç, Muhafazakar hükümetin uyguladığı yanlış tarım politikası yüzünden artan fiyatların, pahalılığın ve enflasyonun sebebi hükümet değil, stokçular ve fırsatçılardır algısını oluşturmaktır.
Bu sene dost edindikleri İsrail’den ithal edilen hibrit soğan tohumları verimsiz ve çürük çıktıda milletten mi gizliyorlar?
Muhafazakar İslamcılar, sıfır sorun sloganıyla iktidara geldiler. Şimdi ise soğan depolarında ki, olması gereken minumum stok seviyesindeki, kuru soğanla bile kavga ediyorlar.
Ülkeyi ‘olacak o kadar’ ekibi yönetiyor diyeceğiz, ama Levent Kırca olmadan nasıl yönetiyorlar hayret ediyorum..
Velhasılı kelam;
Soğanla uğraşarak gündem değiştirme yönelik hamleler yapan siyasilerin soğanın cücüğü kadar aklı olup olmadığından hiç şüphe etmedim ama;
Bu tiyatroya kananların soğanın cücüğü kadar aklı yoktur!
…
Vesselam…
Sadi ÖZGÜL
