Hamas-İsrail Savaşı Bahane Ekmek Şahane!

Los Angeles, da yaşayan Mısırlı komedyen Bassem Youssef, İngiliz sunucu Piers Morgan’ın programına ikinci kez konuk oldu.

Piers Morgan uzaktan yapılan ilk programın izlenme sayısını duyurduğunda Bassem Youssef tweetine cevaben son rakamı vererek onu düzeltmiş, gülüşmüşlerdi. Lüks sınıf bilet alınırsa yüzyüze programa geleceği şakasını bile yaptı. İlk program 20 milyonun üzerinde izlenmişti.

İkinci program ise yüz yüze oldu.
Programın en ilgi çeken bölümü ise Bassem Youssef’in; “Bu insanlar Filistinli. Mısır, Ürdün neden onları alsın. Batı neden İsraillileri almıyor?” dediği sözler olmuştu.

Filistin endüstrisinden nemalanma fırsatını kaçırmak istemeyenlerin şu felaket ortamında ne filmler çevirdiğini biz görüyoruz da başkası görmüyor mu? Tabii ki görüyorlar ama sahteciliğe öfke duymak yerine İsrail aleyhinde olsun da ne olursa olsun diye yalanı hoş görüyorlar.

Kaskını ve kurşun geçirmez yeleğini kamera önünde öfkeyle çıkarıp atan gazetecinin şovu, Türkiye’den kadın gazetecinin, meslektaşları gayet normal yayın yapıyorken kendini nefes nefese yerlere atmasındaki gösteriyle kıyaslanabilir. Kayda geçirmezlerse ne işe yarayacak çünkü.

Likudçuların Gazze’deki katliamından rant devşirmeye odaklanmış bir medyacı hesap da fosfor bombası mizanseni yapmış, ama onu sis bombası gibi bir şey sandığı için yaptığı sahtecilik tam komedi. Uzak mesafede bile deriyi ve iç organları yakan bombadan ağzını eliyle kapatarak korunuyor.

Parçalanmış çocuğunun bedenini kameralara teşhir etmek bir babanın ilk aklına gelen şey olur mu?

Hastalıklı bir durum bu. Çocuk bedenlerini toplayıp ortasına da kürsü kurup fotoğraf platosunda basın toplantısı normal mi? Pornografik propaganda yöntemi insani de İslami de değil.

Likudçuların vahşeti yüzünden Filistin meselesi bir endüstri ve herkes payını almaya bakıyor. Saadet-Gelecek grubunun “Gazze’ye gidiyoruz” manşeti verip altta küçücük Mısır’a gittiklerini söylemesi gibi. Peygamber adına iyilik olsun diye yalan uydurmaya hoşgörüyle bakan kültür.

Bu fotoğraf da sosyal medyada viral olmuştu.
“Filistin’in yanında olanlar el kaldırsın” sloganıyla başlatılan kampanyanın görseli yaptılar onu. Ama bir dakika, çocuğun neden altı parmağı var!! Çünkü fotoğraf yapay zeka ürünü. Neden sahteciliğe ihtiyaç duyuyorlar sizce?

Peygamber, savaşta çocuklara, kadınlara, elinde silah olmayanlara dokunmama talimatı vermişti. Düşman öyle yapsa bile. Çünkü İslam ahlak dinidir; yaptığını muhatabının ameliyle meşrulaştıramazsın. Ahlaktan firar sadece iktidarın sorunu değil. Zamane Müslümanlığının vasfı bu.

Oğulları Sıffin’de Ali’nin yanında şehit olmuş Huzeyfe, Bedir savaşına giderken müşriklere yakalandı. Savaşa katılmama sözü verince serbest bırakıldı. Peygamber’e olayı anlattı. O da sözünü tutup savaşa katılmamasını istedi. İslam budur. Zamane Müslümanlığı ahlaktan firarın dini.

Hamas’ın annelerini katledip rehin aldığı 4 yaşındaki Abigail Edan, 6 ve 10 yaşındaki kardeşleriyle birlikte takas edilmiş. Kendini Gazzeli çocukların da katledildiği itirazıyla ikna eden gafiller defolabilir; Muhammed’in (s) İslam’ı, onların karanlık türedi inancından münezzeh.

Hamas’ın çocuk, kadın, yaşlı yaka paça götürdüğü İsraillileri aslında misafir ettiği propagandası rezilce. Rehine alırkenki vahşi muamele ortadayken bir anda hidayete mi erdiler? Korkuttukları insanlardan bir tanesi el salladı diye anlattıkları yalan öyküden utanmaları lazım. 

Hamas ve İsrail arasındaki “esir takası”ndan bahsediliyor ama pek öyle değil. Çünkü Hamas’a iade edilenlerin hepsi Hamaslı ve bıçaklı, silahlı saldırı nedeniyle tutuklanmış. İsrail’e iade edilenlerin ise neredeyse tamamı Netanyahu muhalifi ve hiçbir saldırıyla ilişkileri yok.

Yüz göz kapalı, gizemli, artistik görüntülerle kendilerine sol özentili gerilla, Che simgeleri icat etmeye çalışan muhafazakarlar komik. Kassamcılar, çoluk çocuk kolay hedefleri, savunmasız insanları öldüren, akaryakıt istasyonunda gofret, gazlı içecek çalan basit yağmacılar. 

Hamas’ın 7 Ekim saldırısına ilişkin tahammülü imkansız gayri insani görüntüler gelmeye başlayınca Yeni Şafak cin fikirle böyle bir çözüm üretmeye çalışmış. Ama görüntülerdeki kişilerin donanım, silah, grup hareketi vs. halleri bireysel değil örgütlü davrandıklarını kanıtlıyor. Resmi belgelerden ortaya çıkarılmış bilgileri yine bilgiyle tekzip etmek yerine yargı yoluyla yasaklatma girişimi yeterince güçlü itiraf. Ama daha vahimi, elitlerinden en cahiline muhafazakar kavmi hiçbir hakikatin, -Kur’an’ın kullanımıyla- rabbine sadakatten vazgeçirmemesi.

Para, makam, şöhretle aklı başından alınıp kudrete devşirilmiş İslamcılar, merhum Mevdudi’nin “Dört Terim”ini asıl şimdi okumalılar. Özellikle de “rab” bölümünü. Dindarlık havuzunda yer almayan itikadi ve siyasi hasımlar rab edinilemez çünkü. Rab, aynı kültür habitatından çıkar.

İslamcılıktaki kıdemi kırk küsur yıla bâliğ bir muhalif olarak yarım asırlık tecrübemin neticesi şu: Sosyo-kültürel koşul itibariyle, haddini aşan laiklikle felsefi ve siyasi mücadele için hep alan vardır ve kolaydır. Fakat haddini aşan dincilikle mücadele neredeyse imkansızdır. 

Ebu Süfyan’ın reisliğinde Mekkeli muhafazakarlar kendilerini İbrahim’in takipçisi hak dinde, onları müşriklikle suçlayan Muhammed’i (s) ise sapkın âsi görüyorlardı. Müşrik-müslim karşıtlığı bu sosyal ve kültürel zemine aittir.
Bugünkü müslümanlığa bakınca o günden farklı ne var? 

Kenan ÇAMURCU

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir