Merkez Bankası Halktan Gizlenen Özel Şirket mi!?

Halkın Ekonomik Kaderi, Görünmez Sermaye Ağlarının Stratejik Hesaplarına Bağlanmasın!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), adında “Cumhuriyet” geçse de, aslında küresel ve yerel sermaye ağlarının stratejik düğüm noktasıdır. Kurumun bağımsızlık söylemi, halkın ekonomik kaderini etkileyen kararların kimler tarafından alındığını sorgulatıyor.

TCMB, sadece para politikası belirleyen yapı değil; aynı zamanda değerleri dönüştüren, egemenliği aşındıran ve toplumsal yapıyı yeniden şekillendiren operasyonel merkezi olması sıradan vatandaşın cebinden başlayıp ülkenin geleceğine uzanan derin etki yaratmaktadır.

Cumhuriyet Maskesi Altında Anonim Şirket Gerçeği: Kimin İçin Çalışıyor?

TCMB’nin “A.Ş.” statüsü, onu teknik olarak özel sermaye yapısına bağlar. Hissedar yapısı incelendiğinde, %55,12’lik Hazine hisseleri kamu kontrolü izlenimi verse de, %44,88’lik bölüm millî bankalar, özel finans kurumları ve bireysel yatırımcılara dağılmıştır. Yapı, karar alma süreçlerinde sadece kamu çıkarlarının değil, özel sermaye gruplarının da etkili olduğunu gösterir. “Cumhuriyet” adı, halkın gözünde aidiyet üretirken, fiili yapı aidiyeti sistematik biçimde değersizleştirir. TCMB, halkın değil, hissedarların çıkarına çalışan sermaye organizasyonu olmaya devam ederse halkın ekonomik geleceği üzerindeki kontrolünü kaybetmesine yol açabilir.

Küresel Finans Ağlarıyla Entegrasyon: Egemenlikten Uyumculuğa Geçişin Acı Reçetesi

TCMB, BIS, IMF ve G20 gibi küresel finans kuruluşlarına üyedir. Finansal ağlar, ulusal para politikalarını “uyum” adı altında küresel normlara mahkûm eder. “Bağımsızlık” söylemiyle, halktan değil, küresel finans merkezlerinden talimat almayı meşrulaştırır. Ekonomik krizleri, yapısal dönüşüm fırsatına çevirerek halkın direncini kırar. İlişkiler, Türkiye’nin ekonomik kararlarını ulusötesi sermaye gruplarının stratejik planlarına bağlayabilecek olması TCMB’yi küresel elitlerin Türkiye’deki operasyonel uzantısı haline getirebilme riski, milli egemenliğin sessizce aşındırılması anlamına gelmektedir.

Para Politikası Kurgusu: Sıcak Para ile Soğuk Toplum Yaratma Sanatı ve Türkiye’ye Yansımaları

2002 sonrası düşük kur-yüksek faiz politikası, sıcak para girişini teşvik ederek kısa vadeli istikrar görüntüsü yaratmıştır. Ancak model, üretimi değil, tüketimi teşvik eder; emekçiyi değil, rantiyeyi ödüllendirir; toplumsal eşitsizliği derinleştirmeye devam etmektedir. TCMB’nin döviz kurunu baskılamak için uyguladığı faiz politikaları, reel ekonomiyi dışlayarak finansal göstergeleri makyajlamaya odaklanırken para, üretim ve bölüşümün değil, spekülasyonun aracı haline gelir. Sonuçta, emeğin ve adil bölüşümün sistematik biçimde değersizleştirilmesidir. Türkiye’de bu yöndeki politikalar, sanayinin zayıflamasına, tarımın gerilemesine ve dışa bağımlılığın artmasına neden olmuştur.

Şeffaflık Gölgesi: Bilgiye Erişim Değil, Algı Yönetimi ve Gerçeklerin Perdelenmesi

TCMB’nin şeffaflık politikaları, gerçek hesap verebilirlikten çok, sembolik iletişim stratejilerine dayanır. Açık mektuplar, sunumlar, grafikler vb. gerçek karar alma süreçlerini gizler. Sorumluluğu hükümete, faturayı halka yükler. Krizi yönetmek yerine, algıyı yönetmeyi hedefler. Geçmişte 1999’da ekonominin %6,4 küçülmesine rağmen TCMB’nin 506 trilyon lira kâr etmesi, yapının halktan kopukluğunu açıkça göstermişti. Çünkü hissedarların kimliği, kâr transferlerinin yönü ve bilanço riskleri kamuoyundan gizlenir.

Bu bağlamda bilgi, hakikat değil, manipülasyon aracına dönüşürse, halkın bilgi edinme hakkının gasp edilmesi ve ekonomik gerçeklerin perdelenmesi anlamına gelmektedir.

Yeni Politika Dönemi: KKM’den Çıkış, Egemenlikten Uzaklaşma ve Yeni Bağımlılıklar

Kur Korumalı Mevduat’tan çıkış ve faiz artışları, “rasyonel zemine dönüş” olarak sunulsa da, yapısal bağımlılıkları çözmeden yalnızca semptomları bastırır. Geçiş, TL’ye güveni değil, geçici istikrarı hedefler. Üretim ekonomisini değil, finansal dengeyi önceler. Halkın refahını değil, adına yatırımcı denilse de borç verenlerin beklentisini gözetir.

Yeni para politikaları, sembolik göstergeleri iyileştirme operasyonuna dönüşürken, reel ekonominin ihtiyaçları göz ardı edilmektedir. Ekonomik iyileşme, sembolik göstergelere indirgenmiştir. Türkiye’de enflasyonla mücadele adı altında halkın alım gücünün düşmesine ve ekonomik sıkıntıların artmasına ve toplumsal kargaşaya yol açabilir.

Stratejik Sonuç: Değersizleştirilmiş Toplumun Ekonomik Kaderi ve Gizli Operasyonlar

TCMB’nin mevcut yapısı, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve siyasal operasyonun parçası olup, kurumları halktan koparabilir, değerleri araçsallaştırabilir ve geleceği belirsizleştirebilir. Sonuçta ortaya çıkan tablo, yalnızca ekonomik bağımsızlığın değil, toplumsal onurun da sistematik biçimde aşındırıldığı değersayım rejimidir.

TCMB, küresel ve yerel elitlerin Türkiye üzerindeki operasyonel planlarının merkez üssü olmaması için onu anlamak, yalnızca ekonomi değil, stratejik bilinç meselesidir.

Bitmek bilmeyen karmaşık ve gizli operasyonel planların varlığı, Türkiye’nin geleceği üzerinde derin ve kalıcı etkiler bırakırken, süreçler her bireyin kendi ekonomik ve toplumsal kaderi üzerinde derin düşünmesini ve sorgulamasını zorunlu kılmaktadır.

YORUMCALAR

Yazar