Milli Seferberlik Manifestosu

An itibariyle en büyük sorumunuz sistem değişikliği ile beraber yönetimsizliğin neden olduğu krizlerin tek tek ortadan kaldırılması adına ortak aklın ve milli refahın seferberliğine yönelik acil eylem planlarının yürütülmesini ve sürdürülmesini sağlayamamaktır.

Öncelikli hedefimiz ilk on yıl içerisinde dünyada eşi ve benzeri görülmemiş bir atılımlar ve istikrarlı politikalar ile halkın refahını sağlamak olmalıdır.

Bir toplumun tüm ana unsurlarını ihtiva eden bir seferberlik anlayışı ile topyekün bir değişim ve gelişimin öncüsü olmak için evvela kararlı ve emin adımlarla planlanan tüm projelerin hayata geçirilmesi ancak liyakatli ve adanmış yüreklerin ortak hareket etmesiyle mümkün olacaktır. Çağımız, ülkemizin de dünya düzenindeki konjonktürü itibariyle gençlerin doğru yetiştirilmesi ve geleceği inşa edebilecek kapasiteye ulaşabilmelerini sağlayabilmek adına çürümüş siyaset anlayışını bir kenara bırakarak ilerlemek şarttır.

Bugünkü bulunduğumuz durum, yalnızca iktidarın sorumsuzluklarından ibaret değildir, aynı zamanda muhalefetin de muhalefet görevini layığı ile yerine getiremeyişinden kaynaklanmaktadır. Kendi içerinde dahi demokrasiyi barındıramayan bir muhalefet nasıl olur da iktidarı eleştirebilir?

Bu sorunun cevabı 1960’lı yıllardan günümüze kadar gelen muhalefet, iktidar oyunlarının kendi sarmallarında çıkar odaklı yürütülmesinden kaynaklanmaktadır. Yeterli donanıma ve işlevliğe sahip olmayan muhalefet odakları kendi gemilerini yürütme gayreti içerisinde olduklarından halkın küresel değişime kapılıp, öz benliğini kaybetme noktasında tüketim çılgınlığının sebep olduğu üretim ekonomisine yönelik çabalarını da kifayetsiz kılmıştır. Bunda elbette alınan kararlar ve küresel değişimi iyi okuyup analiz edemeyen hükumet edenlerinin de payı vardır. Bütünüyle kazandığımız tüm değerleri bugün itibariyle kaybetmiş bulunmaktayız.

İş bu çerçevede biz bundan önce bilinenlerin aksine, kavramların tam da olması gerektiği manası ile yerinde ve zamanında yeniden anlaşılmasını sağlamak adına bir uyanış hareketi gereklidir.

Uzun yıllardır süren çalışmalarımızın ve öngörülerimizin de ne kadar haklı olduğu görmekle birlikte uyanış hareketimizi geliştirip yaygınlaştırabilmek adına sizlere ihtiyacımız var, bir avuç vatanperverin gece gündüz çalışmasıyla yeterli olamayacak milli mücadelemizi topyekûn birlikte başarabilmek adına biz olabilmeye ihtiyacımız var. Bizler bu vatanın her bir evladı gibi vatanperver bireyler olarak bu değişim ve gelişim hareketinin öncüleri olma gayreti içerisinde acil eylem planlarımızı sizlerle paylaşıyoruz.

Sizden isteğimiz farklılıklarımızı bir kenara bırakıp birlikte hareket edip, birlikte güçlenelim. Çünkü hiçbir toplum halkı olmadan varlığını geliştirerek sürdüremez. Tüm bu şartlar dahilinde acil eylem plan ve programımızı üç ana başlıkla sizlerle paylaşıyoruz.

A- Milli Ekonomi ve Kalkınma Seferberliği

Öncelikle bir milli seferberlik anlayışına sahip olabilmek adını milli seferberliğin tanımını yapmamız gerekir. Bir milletin maddi manevi tüm gücünü, devletinin ve halkının yararına sevk etmesi suretiyle başta kendisini ve tüm imkanlarını adayarak yurt edindiği topraklar üzerinde varlığı ve sürdürülebilirliği adına topyekün birlikte mücadele etmesidir.

Peki bu ihtiyaç hali neden doğmuştur?

Tarihten ibret almayan milletler için zillet tekerrürden ibarettir. Bizler bu mücadeleyi en son Kurtuluş Savaşımız da bir olarak birlik olarak verdik. Bilinen tarihimizin en eski metinlerinde dahi güç birliğinden, birlik olmanın öneminden istişare mekanizmasındaki akil kişilerden ve bilge yöneticilerden bahsedilir. Geleceği öngören, ilim ve bilimle donanımlı adaletli liderlerin tarih boyu edindikleri kazanımları onların geride bıraktığı ilim ve feraset dolu tecrübelerine kısacası özümüze sırt çevirdiğimiz vakitlerde geriledik ve yenildik.

Bugün yaklaşık yüz yıl öncesinden bizleri ikaz eden Atamızın emanetine sahip çıkamadığımız başlattığı ekonomik seferberliği zaman içerisinde politikacıların kirli emellerine esir düşmeleri neticesinde çizgisinden sağarak milletin refahı yerine çeşitli menfaat odaklı kişilerin, toplulukların ve ülkelerin esiri konumuna düştük ve bugün yine Kurtuluş Savaşı mücadelesi verdiğimiz günlere geri döndük. Maalesef tarih daha hazin bir sonla tekerrür ediyor. Ne yazık ki neredeyse milli şuurumuzu da kaybetmek üzereyiz.

Stratejik olarak yapılan yanlışlar nelerdi?

İktidar sahipleri ve halk olarak iki kısımda incelememiz gerekir.
İktidar sahipleri öncelikle iktisat bilimi ve ilmini, bir kenara bırakarak milletin menfaatine olması gereken tüm mekanizmaları şahsileştirilmesi, tekelleştirilmesi sağlandı. Devletin işletiminde olan tüm kaynaklar zaman içerisinde satıldı. Üretim yıllar içerisinde azaldı, şu anda ise neredeyse bitmek üzere. Haliyle dışa bağımlı bir halde tüketime alıştırılan halk, devletin gereksinimlerini yerine getirebilmesi için yüksek faizle borçlanma, yüksek vergi, salma ceza ve hükümlere maruz bırakıldı.
Halk açısından üretimden çaresizce vazgeçmesinin yanı sıra kötü gidişatın sebeplerini sorgulamaması, birleşmemesi ve bireysel hareket etmesi sebebiyle yaşananlara göz yumdu.

Rekabet koşulları değişti, yüksek faizle iç-dış borçlanma, yüksek politika faizi, enflasyon ve kur bataklığında kısır bir döngü ile hayali bir dünya yaratıldı. Borçla ülkedeki vatandaşların tüketime yönlendirilmesi, kredi ve faiz oranlarındaki ivmeli artışlar halkı ve dahi ülkeyi borç batağına sürükledi. Bununla birlikte küresel ekonominin içsel çarklarına, iktidar sahiplerine ve bireysel menfaatlerine hizmet eden burjuvazi bir sınıf yaratıldı. Kolay para kazanma hayallerine aldanan, zaman içerisinde toplumun genelinde çalışmak, üretmek ya da emeğinin karşılığını almak neredeyse imkansız hale geldi.
Şimdi benzer durumda, bundan yüz yıl öncesindeki yürütülen ekonomi devriminden ilham alarak, günümüz koşulları nazarında çağdaş bir anlayış çerçevesinde yeniden belirledik.

Atatürk ve milletimizin 10 yılda gerçekleştirdiği ekonomik devrimler neticesinde ekonomik istikrar, bağımsızlık, kaynakların doğru yönetilmesi, iktisadi ve politik açıdan yatırımların devlet yönetiminde ve denetiminde olması, üretime yönelik sürdürülen politikalar neticesinde sıfır enflasyon ve gelişen istikrarlı bir Türkiye Modeli hayat bulmuştu. Kısmen kapalı, üretim ve planlı ekonomi sistemi ile yalnızca toprak bağımsızlığının yeterli olmadığını bunun yanında muhakkak ekonomik bağımsızlığın da sürdürülebilmesi gerektiğini anlattı, bizzat uyguladı ve tarihe yepyeni bir not olarak bıraktı.

Atatürk’ün iktisat siyasetindeki ana hedefi ise; hiç kuşkusuz ekonomik kalkınma idi. Bu kalkınma ne dış borçla ne de karşılıksız para basımıyla gerçekleştirdi. Para değerinin istikrarı öncelikli olarak korundu. Enflasyon eğilimlerine taviz vermeden, yarı kapalı ekonomi sistemi ile planlı olarak yeni kaynaklar, ham maddeden, mamule üretim alanları ve faaliyetlerini hayata geçirdi.

Bizler ise bu aşamada tarihi okumalarımızın üzerinde titizlikle çalışarak, sanayi, ticari, tarım ve hayvancılık alanlarının yanı sıra turizm alanlarında yapılacak devrim politikalarımızı geliştirdik.

Atatürk’ün Milli İktisat Anlayışı olan beş ana madde Milli Ekonomi Seferberliğimizin temelini oluşturmaktadır.

  1. Türk Lirasının Değerinin Korunması
  2. Anti-Enflasyonist Para-Kredi Politikası
  3. Gerçek Kamu Kaynaklarına Dayanan Denk Bütçe Politikası
  4. Devalüasyonsuz Dış Ticaret Politikası
  5. Ulusal Kaynakların Etkin Kullanımını Sağlayan Planlı Kalkınma Politikası.

Başarıyla uygulanan anti-enflasyonist bütçe ve para politikasıyla iç fiyatlarda ve paranın değerinde istikrar sağlayacaktır.

Ayrıca amacımız; Devletin ekonomideki düzenleyici işlevinin önemini arttırarak, ekonomik yaşamın sağlıklı işlemesinde önemli bir rolü olduğu gerçeği ile birlikte, Milli Sanayileşme ve Ticaret Faaliyetlerini geliştirmeyi, özel girişimleri denetlenebilir çerçevede korumak, mülkiyet haklarına saygılı bir ekonomik düzeni, yasal çerçevesi ve kurumlarıyla oluşturmak ve kökleştirmektir.

Kalkınma planlarımızın temel amaçlarından, ithalatı minimuma indirerek, devletçiliğin iktisadi düzlemdeki görümünü etkin kılarak modern karma ekonomi anlayışı ile üretim ve istihdam ağırlıklı bir model geliştirmektir. Devletin işleyiş mekanizmalarındaki önemli unsurlardan vergilendirme sisteminde modern dünyada eşi benzeri görülmemiş bir mutlak adalet çerçevesinde değişim ve gelişimle ek kaynak sağlamak olacaktır.

Ekonominin gerekli alt yapısı hazırlandıktan sonra, kalkınma sürecine uluslararası piyasa ekonomisinde yerini alacak, devletçilik anlayışı ile yürütülecek kısacası devlet öncülüğünde, denetiminde ve garantisinde bir kalkınma modelidir.

Tam Bağımsız, Müreffeh Bir Türkiye İdealinin gerçekleşmesi ve bir ekonomik modelin başarısı, o ülkede yaşayan insanların refah düzeyinin yüksekliği ile değerlendirilir. Dolayısı ile ülkede yaşayan halkın genel manada refah düzeyi yüksek ise ekonomik model başarılıdır denilebilir.

Birlikte Atacağımız Adımları Programımızda da Yer Aldığı Gibi Şu Şekilde Sıralayabiliriz;

  1. Üretim ekonomisi sosyal örgütlenme biçiminde hayata geçirilecektir.
  2. Türkiye dokuz bölgeye ayrılarak mal ve hizmet üretimi anlamında bölgesel projeksiyonlar hazırlanacak.
  3. Bölgeler bazında üretilecek olan mal ve hizmet ile alakalı hazırlanan projeksiyonlar doğrultusunda sektörel bazlı ihtisaslaşmalar sağlanacaktır.
  4. Bölgeler bazında ihtisaslaşmalar neticesinde sosyal örgütlenmeler hayata geçirilecek.
  5. Türkiye satında bölgelerdeki sosyal örgütlenmelerin çalışmaları kendi aralarında sektörel bazlı entegrasyonları sağlanacak.
  6. Dünya çapında mal ve hizmet odaklı stratejik alanlar belirlenip bu stratejik alanlarda ihracat açısından örgütlü bir biçimde ticaret ağı oluşturulacak.
  7. Cari açık oluşturan ithalata yönelik kalemler yurt içinde üretimi sağlanmak suretiyle cari açık bir yönüyle düşürülecek.
  8. Yabancı yatırımcının Türkiye’ye gelmesi ile ilgili siyasal, yapısal ve bürokratik sorunlar ortadan kaldırılacak.
  9. Yabancı yatırımcıların, Türkiye’deki girişimcilerle birlikte hareket etmeleri sağlanacak şekilde, devletin kurumları arabuluculuk ve garantörlük vazifelerini üstlenecektir.

Rakamsal veri ve analizleri bir kenara bırakarak daha anlaşılır bir şekilde değerlendirme yaptığımızda ortaya çıkan sebep ve sonuç ilişkilerini ve çözümlemelerimizi bu şekilde izah edebiliriz.

B- Milli Sosyal Gelişim ve Eğitim Seferberliği

İlk olarak toplumun ruhsal ve kişisel gelişimlerini sağlanmalıdır. Her bir bireyin farklı özelliklerini geliştirmek suretiyle, çağdaş ve uygar bir toplum olarak çağa önderlik etmelerini sağlamak öncelikli hedeflerimizdendir.

Eğitim politikalarımızı Türk örf, adet gelenek görenek ve tüm erdemleriyle adalet anlayışının hakim olduğu yepyeni eğitim sistemi modellerimizle yüksek medeniyetimizin temeli aileden başlayarak, toplumun genelinin uğradığı kültürel ve sosyal dejenerasyonundan kutuplaşmasını sağlayarak, kutuplaşma ve bölünme problemlerini ortadan kaldırabiliriz.

Bilimi önceleyen, ilim ile hareket eden, tam donanımlı bilge bireyler yetiştirmek suretiyle, yönetimi devralacak genç bireylerin eğitimi gelecek nesillerimizin ve devletimizin devamlılığı için şarttır.

Öze dönüşün, genetik kodlarımızı keşfetmenin, tarihimizi doğru öğrenip anlayarak, zihinlerde ve kalplerde, asli manada medeniyet inşasının yapılması adına dini, kültürel ve sosyal devrimin başlatılması vazgeçilmez bir zorunluluk haline gelmiştir. Zihinler işgal altında iken topraklarımızı korumamız mümkün değildir.

Cepheler beynimizden ve kalbimizden geçiyor. Evet, gerçek düşünce kuruluşlarına ihtiyaç var. Batı’nın kelimeleriyle değil kendi kelimelerimizle konuşup yazacak insanlara ihtiyaç var. Muhtaç olduğumuz zihin ve kalp birliğinin inşa edilmesi, ortak değerler etrafında birleşilmesi için bu gerekli. Batı’nın psikolojik gücüne karşı koymak için aynı maddi imkanlara gerek yok.

En temel sorunlarımızdan birisi de kutuplaşmadır. Bu kutuplaşma bir ve beraber olmamızın önündeki en önemli sorun olarak durmaktadır.

Bizler bir anlayış, bir zihniyet inşa etme hedefindeyiz. Bu şekilde oluşturulacak doğru, dürüst, ahlaklı, erdemli bireylerden teşekkül ettirilen devlet, devletçilik anlayışımız bakımınından, tüm unsurları ile birlikte topyekûn bir değişimi sağlayacaktır.

C- Milli Siyaset ve Yönetim Seferberliği

Bizler, bilimi önceleyen, üreten, müreffeh, güçlü ve tam bağımsız Türkiye idealini gerçekleştirmek için yola çıkılmalı.

Temel İlkelerimiz;

  • Hak
  • Uygarlık
  • Muhafazakarlık
  • Çağdaşlık
  • Milliyetçilik
  • Laiklik
  • Devletçilik
  • Cumhuriyet
  • Adalet
  • Adaletin Tesisinde Hukukun Üstünlüğü
  • Özgürlük

İÇ POLİTİKA

Öncelikli eylemleri Kamu alanlarında liyakat sistemini yeniden şekillendirmek, Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığını işlevlik bakımından güç dengesini sağlamak, yönetim zafiyetine düşen iktidar sahiplerinin hesap verebilmesi için denetim mekanizmalarının eksiksiz olarak kurmak olmalıdır.

Oluşturulacak olan devlet yapılanmasında, HALK bu yapının merkezinde yer almalıdır. Halkın tüm unsurlarının talepleri devlet politikalarını belirlemede son derece önemlidir. Zira halk, sadece seçim zamanlarında oy kullanmanın dışında da, sürekli bir biçimde yeni TÜRKİYE oluşumunun her aşamasında aktif bir şekilde olması sağlanmalı. Bu açıdan da yeni bir siyaset modeli olan, ‘KATILIMCI SİYASET MODELİ’ adında bir sistem kurulabilir.

Katılımcı Siyaset Modeli, halkın bire bir içinde olduğu seçim dönemleri ve takip eden dönemlerde, ister kendi seçtiği ister kendi seçmediği kişi başa gelsin, devletin işleyiş mekanizmalarına geliştirilen politikaların başarılı olmasını, yanlış gördüğü hususlarda adabına uygun şekilde uyarma ve alternatifini geliştirebilme, devletin çalışanlarının üzerinde bir jandarma gibi değil, onlarla barışık şekilde denetleme mekanizmalarını kullanabileceği, dini görüşü, inanışı, etnik kökeni ve siyasi düşüncesi ne olursa olsun muhatap alınacağı bir modelleme olabilir.

Bu anlamda, Türkiye’de her il ve ilçede, Katılım Ofisleri ve bu ofisleri koordine edecek il merkezinde bir tane Kıymetlendirme Merkezi kurulabilirse, illerde kurulacak olan Katılım Ofislerinde ve Kıymetlendirme Merkezlerinde görev yapan kişilerin haricinde, gönüllülük esasına dayalı olmak üzere, toplumun siyasi, dini, kültürel, etnik ve dâhi tüm unsurlarından kişiler ‘Katılım Gönüllüleri’ olarak çalışmalara katılabilirler.

Öze dönüşün, genetik kodlarımızı keşfetmenin, tarihimizi doğru öğrenip anlayarak zihinlerde ve kalplerde, asli manada medeniyet inşasının yapılması adına dini, kültürel ve sosyal devrimin başlatılmasını sağlayacak çalışmalar yapılabilir.

Bizi biz yapan değerler ile ilgili birtakım kavramların yeniden tanımlanması, halka bunların anlatılması ve özümsenmesi sağlanır. Devlet, millet, milliyet, halk, yurt, vatan gibi kavramlar bunlardan bazılarıdır.

Sivil halkın ana, yerli ve milli değerlerle biz olma bilincini oluşturan, ortak tarihsel değerler çerçevesinde bir ve beraber olunmasını sağlayacak çalışmalar yapılabilir.
Halkın, turizm, eğitim, sanayi, tarım, sosyal ve dahi her türlü konuda ve sektörde proje üretmesini sağlayacak zihni yönlendirmeler yapılacak ve ayrıca hazırlanmış olan projeler varsa bunların Kıymetlendirme Merkezinde değerlendirilmesi yapılıp, hayata geçmesi ile ilgili, gerekli kişi, kurum ve kuruluşlarla irtibata geçilmesini sağlayıp, projelerin ilerleyişi takip edilebilirse, devletin yapmış olduğu projelerin, halka doğru anlatılmasını ve genel kabulünü sağlayacak bilgilendirmeler yapılabilir.

Toplumda ihtiyaç sahibi olan insanların tespit edilip, yardım etmek isteyen insanlar ile bir araya gelmeleri sağlanmalı. Böylece, ihtiyaç sahibi olanlar ile yardım etmek isteyenlerin birbirleri ile hemhal olmaları sağlanıp, toplumsal kaynaşma bir yönü ile sağlanabilir. Bu yapı çift yönlü çalıştırılabilir.

Siyasetin aktörleri halkın temel ihtiyaçlarını, taleplerini, istek ve önerilerini bilip, bunları daha iyi değerlendirip, analiz edebilmelidir. Halkın ise siyasetin içinde bire bir bulunmasını sağlarsa, halkın siyaseti öğrenmesi ve üretken olması sağlanabilir.

Bu sistemle kamusal verimliliğin artırılması adına; Kamu kurum ve kuruluşlarında liyakat esasına göre yapılmayan görevlendirilmeler olması durumunda, Görevi halka hizmet olan bir kamu görevlisinin, görevini yapmak için rüşvet alması durumunda, görevini yapması gereken bir görevlinin, görevini hakkıyla yapmaması durumunda,
Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yaptığı halde, göreve gelmeyip vazifesini yerine getirmeyen ve maaş alanların tespiti durumunda, Kamu kuruluşunda görev yapan bir çalışanla ilgili, haksız bir şekilde mobbing uygulanması durumunda ise Katılım Ofislerinin bilgilendirilmesi ile gerekli işlemler yerine getirilebilir.

Türkiye Cumhuriyeti, genç ve dinamik nüfusuyla, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle, muhteşem iklimi, verimli toprakları, su kaynaklarıyla, eşsiz tarihi birikimi ile muasır medeniyetin beşiğidir. Ancak her vatandaşımızın yurt edindiğimiz topraklar üzerinde tarihsel birikime, kültüre, akla, kararlılığa, azme ve inanca sahip olduğumuzun bilinci ile hareket etmesi şarttır.

 DIŞ POLİTİKA

Dış politikada diplomatik stratejiler mevcut durumun akılcı ve ileri görüşlü olarak yönetilmesi, değerlendirilmesi gerekirken, histerik tutum ve davranışlarla fevri çıkışlarla yönetilmemiştir. Bu yönetim anlayışındaki ısrar ve popülerizm kültürünün diplomasiye yansımalarının bedelini yine ülkece dış ilişkilerdeki atılmış pek çok lehimize olan sağlam adımların aleyhime döndürülmesi kabul edilemez haldeyken bu duruma mecbur bırakılmıştır.

Ülkemizin coğrafyanın jeopolitik ve jeo-stratejik konumu gereği, güçlü ve tam bağımsız Türkiye idealine giden yolda son yıllarda kaybettiklerimiz kazandıklarımızdan çok daha fazla maalesef.

Dış Politikada yürüteceğimiz tüm strateji ve eylemler masada kaybetme lüksü olmadan yeniden dizayn edilmelidir. Diplomaside geliştirilmesi ve değiştirilmesi gereken temel unsur karar mekanizmasının kesinlikle ortak aklın hükmünde olması gerekliliğidir.

Olması gereken ve bizlerin ihtiyacı olan evrensel bakış ile yeni dünya konjoktürüne hakim profesyonel tecrübe sahibi akil bireylerin ülkemizin bütünlüğünü koruyan ve kuracağı bağları öncelikli olarak bu amaca uygun olarak stratejilerini belirleyen bireyler tarafından idame ettirilmelidir.

Küresel Güç dediğimiz evrensel ekonomiyi yöneten ve bu şekilde sosyal ve siyasi açıdan tahakkümü altına aldığı devletleri sömürgeleştiren bir zihniyete fırsat vermeyecek bununla birlikte komşularımız ile ilişkilerimizi menfi yönde istikametlendirecek bürokratların yetiştirilmesi ve tayini önceliklerimiz arasında olmalıdır.

İPEKYOLU, AVRUPA BİRLİĞİ, TÜRK BİRLİĞİ, BÜYÜK ORTADOĞU gibi projelerin dikkatle ele alınması ve strateji eylem planlama koordinasyon merkezlerince oluşturulacak büyük çaplı çalıştaylarla ortak aklın gereği tespit edilip, tatbik edilmelidir.

Bunlar yapıldığı taktirde iktisadi açıdan uluslararası ticaretin çağa uygun gereklilikleri ile bilim ve teknoloji üslerimizin de desteğini alarak yepyeni bir sistem kurulması hiçte zor değildir.

Tüm halkımızı bu kutlu mücadeleye davet ediyoruz.

Güneş ALTUNER


Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir