Irak savaşında lânetlendi bu millet.
Yediğine, içtiğine kan bulaştı. 16 yıldır tövbe edeceklerine, tam tersine üzerlerine çektikleri lânetleri arttı da arttı. AKP’li olmayı dini ya da itikadi bir mesele olarak gördüler.
Durumu imani ve islami argümanlarla açıklayamazsınız !
Sizinle aynı dinden, aynı mezhepten, aynı cemaatten ve hatta aynı aileden olan ve sayıları da sizden kat kat fazla olan insanların da aynı argümanlarla AKP’li olduğunu görürsünüz.
Burada farkı iyi belirlemek gerekiyor. Ortada bildiğiniz saf kötülük var. Bütün bu olanların ardından hâlâ AKP’li olabilmek, hatta yeni AKP’li olabilmek…
Ancak ve ancak insanın ruhundaki karanlıkla ve kötülükle açıklanabilir.
Bu insanlar bildiğiniz kötü insanlar. Ruhlarının derinliklerinde gizlemeye çalıştıkları bir karanlık var.
Bu insanların küçük dünyaları ve büyük hayalleri var. Küçük dünyalarında güvende kalabilmek ve o hayallere ulaşabilmek için altına imza atmayacakları kötülük yok. Tayyip Erdoğan ise sadece aynadaki bir yansımadır.
Tayyip Erdoğan’ın şahsında mukabeleye giden Ayşe teyze… Rahat rahat zikir çekmek isteyen tarikatçı Mustafa amca… Hafız yetiştiren Abdullah hoca… Hayatı eziklik içinde geçmiş ve zengin olma hayalleriyle büyümüş ihaleci Ali bey… Başörtüsüyle öğretmenlik yapmak isteyen Hatice… Başörtüsü ile eğitim hayatına devam etmek isteyen öğrenci Zeynep…
Örnekleri çoğaltabilirsiniz… AKP konsorsiyumunu oluşturan bütün toplum katmanlarını bu havuza katabilirsiniz.
İşte Amerikalılar, Milli Görüşü bölerken Tayyip Erdoğan’ın şahsında bütün bu toplum katmanlarıyla anlaştılar.
Hepinize istediklerinizi vereceğiz, bize ait olan şu yeryüzü nimetlerinden az da olsa size de tattıracağız… Ama tek bir şartımız var… Yapmanız gereken sadece bize “evet” demek, dediler.
Tayyip Erdoğan’da bütün bu toplum katmanlarını temsilen Amerikalılara “evet” dedi ve büyük şeytanla anlaştı. Irak, Afganistan, Suriye, Libya, Yemen ve Büyük Ortadoğu…
AKP yığınlarının Amerikan projeleriyle böylesine uyumlu davranabilmesinin altındaki sır işte bu…
Oysa CHP gibi seküler bir parti ya da partiliden böyle bir firavunluk çıkmaz diyoruz.
Peki neden ?
Çünkü, seküler topluluklar suça ortak olmalarına rağmen uydurdukları yalanlar sayesinde cennete de uça uça gideceklerine inanmazlar. Seküler topluluklar kendilerini öyle mistik yalanlarla kandırmazlar. Onlar için hayat gayet reeldir. Bir suç işlediklerinde, eğer suçüstü yakalanırlarsa bu dünyada cezasını öderler. Yok yakalanmazlarsa, yaptıklarının yanlarına kâr kaldığına inanırlar. Ahirete herhangi bir hak bırakmazlar.
Fakat bizim konumuz olan AKP yığınlarının herhangi bir suça ortak olmasının imkân ve ihtimali yoktur.
Onlar zaten Tanrı tarafından seçilmişlerdir.
Bu dünyanın nimetleri onların ayaklarının altına serilmek zorundadır.
Onlar öldükten sonra da sonsuz ve muhteşem bir hayata başlarlar. Kendileri gibi olmayanlara dünyayı ne kadar zehir ettilerse, sonsuz hayatlarında da o kadar büyük ödüller alırlar.
İşte saf kötülük dediğimiz budur. Doğrusu ben ta en başından beri, 16 yıldır bu saf kötülüğü iliklerime kadar hissediyorum.
Son yıllarda ise, çarşıda, pazarda, sokakta, camide, şehirde ve kırsalda kol gezen saf kötüleri, bütün çıplaklıklarıyla görebiliyorum.
Peki ya siz, bu saf kötülüğü iliklerinize kadar hissediyor musunuz?
Peki ya, bundan sonra hissedebilecek misiniz?
Vesselam…
Sadi Özgül