Müslümanlığın Yaşadığı Krizinin Sebebi Muhakemesizliktir!!

“Hristiyanlık aleminin Papası vardır da, Yahudilik aleminin en büyük ruhban lideri vardır da Müslümanların niye halifesi yoktur?” sözlerini hep işitmişinizdir.

Papa siyasi lider mi?
Tüm Hıristiyanları mı temsil ediyor?
Yahudiliğin halifesi mi var?
Müslümanlığın halifesi olsa ülkeler çıkarını bırakıp bir emirle harekete mi geçecek?
Halife Vahdettin, İngiliz gemisiyle Avrupa’ya kaçmadı mı?
Hıristiyan ülkeler Papa’nın veya bir dini liderin emriyle topluca mı hareket ediyor?
AB gibi kurumsal yapılar bile karar almakta zorlanıyorken hatta bazen ortak karara uyulmuyorken Müslümanlıklar farklı mı davranacak?

Hilafet propagandasının pratik amacı olduğu belli.

Anlatalım:
Hilafetin tarihsel ve kavramsal anlamıyla geri çağrılmadığını anlamak kolay. Çünkü muhafazakarın anakronizmi propaganda aracıdır, aslında gayet rasyoneldir. Hilafeti kuvvetlerin ve devlet aygıtının üstünde kayd-ı hayat görev için istiyor. İran’daki modelin Sünni versiyonu gibi bir şey…

1924’te halifelik lağvedilirken hilafetin amaç ve anlamının TBMM’nin amaç ve anlamı içinde yeraldığı izahını, güzelim cumhuriyet kazağını sökmeye yarayacak ipin ucu varsayıp kurnazca iş çevirdiğini zanneden muhafazakârın hamakati. Saltanata dönülebileceğine hâlâ hülyalanabiliyor

Bugün hilafeti geri getirme çağrısı yapanların Sünni teoriden haberdar oldukları kuşkuludur. Ağırlıklı olarak seküler cumhuriyetten intikam almaya odaklılar. Fakat sonrasında ortaya çıkacak olan, kaçınılmaz biçimde, “Tanrının yeryüzünde yürüyüşü” olan kutsal devlettir.

Hilafet; iktidarın meşruiyeti bahsine girer. İran’ın şia imamlara vekaletle fakihin velayet hakkına nispeten Sünnilerin Peygamber’in halefi olma teorisi. Erken dönem Şiiler fakihin velayetiyle devleti dünyevileştirmeye çalıştı. Sünniler ise hilafet ile devlet için kutsallık üretti. Oniki İmam Şiileri için iktidarın meşruiyeti imamların yönetimi, onların yokluğunda da fakihlerin vekaletiyle mümkün. Sünnilerin buna cevabı “Peygamber’e halife olmak”tı. Mutezile ise devleti kutsallıktan çıkarmak için ümmetin (millet/halk) seçimini meşruiyet için yeterli gördü.

İktidarın saray içinde elden ele geçtiği koşulda ahalinin seçiminin meşruiyetin kaynağı olamaması, meşruiyet için Peygamber’e halife olmayı, bir adım sonra da “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi”ne dönüşmeyi gerektirdi. Sünni teorinin cumhuriyet üretememesinin sebebi budur.

İmamet teorisinin mutlakiyetçi doğasına rağmen Oniki İmam Şiasının cumhuriyet çıkarabilmesi, imamların yokluğunda fakihlerin vekaletinin mutlakiyetçi olmamasından. Müçtehidler ahalinin beğenisiyle mevki edinebilir. Ayrıca Irak Şiasında İran’dan farklı olarak devlet seküler araç.

Sonuç olarak;
Türkiye’de hilafetten kastedilen, İran’daki modelin Sünni muadili kayd-ı hayat liderliktir. “Reis” unvanı bunun için icat edildi. Mevcut rejime başkanlık denemediği için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilmesi gibi. Bu sistem içinde Müslümanlığın birliği falan dekorasyondur. Müslümanlığın yaşadığı bu krizinin sebebi ise muhakemesizliktir!!

Kenan ÇAMURCU

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir