Totaliter Siyasal İslamcılık

Necip Fazıl’a bir türlü kanım ısınmamıştı.

Edebiyat derslerinde onun şiirleri ve makaleleri işlenirdi. Bu bana çok itici gelirdi. Sebebi de içinde kan geçen ifadeler olduğu içindi. Bırakın kan görmeyi, adını duyduğumda önce tansiyonum düşer, sonrasında başıma şiddetli ağrılar girerdi.

Hatta en iyi notları aldığım edebiyat sınavlarımda başım ağrıyıp tansiyonum düşer ve fenalıştırdım. Sonra eve göndermek zorunda kalırdı okul idaresi. Necip Fazıl ile ilgili sorular olmaması için hep dua ederdim. Edebiyat öğretmenim de bunu bildiği için onunla ilgili sorular sormazdı sınavda. Hatta okul nöbetçisi olduğum günlerde edebiyat dersi varsa, o zaman fırsattan istifade işlerdi derslerde. Allah öğretmenime gani gani rahmet etsin. Vefatı aklıma geldikçe hep hüzünlenirim.

Ama şimdi böyle kan tutmalar olmuyor artık. Yaşadığımız dünyanın her yeri kan gölüne döndüğü için toplum olarak kanıksadığımız için olabilir belkide…  

Neyse, dönelim Necip Fazıl’ı neden konu ettiğime..
Konuya Necip Fazıl nasıl biri? sorusuyla başlamak istiyorum.

– Sorunun cevabını aramak için önce 1936 yılından başlayalım. Necip Fazıl o yıllarda iktidar yanlısıdır. Tek parti hükümeti CHP’nin yanındadır. Kubilay’ın ölüm yıldönümünde Hakimiye Milliye Gazetesinde şu satırları yazar.

“Eğer inkılâbı zayıf tutarsan, eğer inkılâbın yüreğini, hassasiyetini ve sinirlerini temsil etmezsen, bıçağın ters tarafı ile yirmi dakikada kesilen Kubilay’ın kafasında sana tevcih edilen akıbeti seyredebilirsin. Türkiye’nin nüfus kütüğündeki softa ve mürtecilerin yeşil kanını kurutacaksın; bu kadar.”

– Yıl 1951’in Şubat ayı… Demokrat Partinin iktidar olmasına bir kaç ay vardır. Necip Fazıl o yıllar da, koyu bir CHP düşmanıdır artık. Büyük Doğu Dergisinin 5. Cilt 49 Sayısında; “Şimdiden Taahhüt Ediyoruz!” başlıklı makalesinde şunları yazar.

“Allah ve Sevgilisinin düşmanlarını, bütün ölüleri ve dirileri, bütün soyları ve sopları, bütün cinsleri ve şubeleriyle en küçük af ve ihmale terk etmeyi, bizzat Allah ve Sevgilisine en büyük ihanet sayacağız! Bunları, çürümüş ataları ve henüz doğmamış torunlarına kadar kezzapta eritmeyi ve Allah ve Sevgilisi düşmanlığına karşı, yarın Allah imkan verecek olursa, vatan ormanlarının yetmeyeceği kadar idam sehpası kurmayı, bu sehpalarda asırlık ihanetlerin bütün cesetlerini, manalarını, eserlerini ve tesirlerini sallandırmayı ve karşılarında tarihin henüz bir eşini kaydetmediği şehrayinler tertiplemeyi, İslami merhametin hakikatı adına şimdiden taahhüt ediyoruz!!!”

İki farklı dönemdeki tüm işkenceleri, kendi bakışına göre “düşmanlar” diye sınıflandırdıklarının hepsine yapmayı taahhüt etmiş.

Demek ki; Necip Fazıl, Türkiye’nin nüfus kütüğündeki softa ve mürtecilerin yeşil kanını kurutmaktan tutunda; doğmamış çocuklara kadar insanları kezzapta eritmeyi düşünen, ormanlar kadar darağaçları hayali kuran ve dolayısıyla toplu katliam ve kan dökme çağrısı yapan biridir.

Cinnet denecek türden bu yazdıkları öyle değil mi?

Dindar yada inançsız olmasını önemsemeden, kendisine “karşıt” gördüğü her kimliği aşağılayıp, hakaret etmesine rağmen Muhafazakar ve sözde İslami camiada hala büyük bir saygınlıkla yad edilir. Uğruna geceler düzenlenen ve kendisinden “üstad” diye bahsedilen Necip Fazıl’ın İslam ve Müslüman anlayışı “cinnet” denecek kadar dar olduğu için onun “İslam düşmanı” kategorisine epeyce bir Müslüman da giriyor haliyle.

Özetle kendi gibi düşünmeyen herkes sapık, hain…
Hatta mezara konmadan yeryüzünden tamamen yok edilmesi gereken zararlı unsurlardır. Bu zihniyetin günümüz IŞİD zihniyetinden hiç bir farkı yok.

Necip Fazıl’ın “karşıtlık” ideolojisine günümüz terimleriyle Totaliter Siyasal İslamcılık diyebilir miyiz !?
– 
Hayata geçirilmesini arzu edenlere Totaliter Siyasal İslamcı diyebiliriz.

Velhasılı Kelam;

Necip Fazıl’ın günümüzde binlerce (belkide onbinlerce) kişinin ve hatta bazı siyasilerin de “ideoloğu” olabileceği ihtimalini düşündüğümüzde, onun bu Ortaçağ Engizisyon zihniyetinin günümüzde de varlığını Siyasal İslam kavramının altına gizlenen istismarcıların kasıtlı olarak birçok alanda devam ettirmeye çalıştığını çok iyi bilmeliyiz.

İş; Necip Fazıl’ın “karşıtlığı” ile aynı zihniyete evrilirse, halis niyetlerle başlatılan Siyasal İslamın tamamen çöküşü kaçınılmazdır.

Vesselam
Sadi ÖZGÜL

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir