Küresel ilaç ve aşı lobisinin elemanları sürekli sosyal medyadan iktidara kendi ayağına sıkması için baskı yapıyor.
Bunlar gazeteci, bilim adamı, komedyen, siyasetçi, güvenlik uzmanı, asker…
Kısacası her meslek ve sektörden bol miktarda olabiliyor. Son günlerde halkın üzerinde etki ve algı oluşturmak için doktor kimliği ile sosyal medyada çoğalan troll hesaplarda çabası. Her meslek ve sektörden bol miktarda luzumlu lüzümsuz insanlar hükümeti tekrar sağlık üzerinden yasak-kısıtlama-kapanmalara zorluyorlar.
Şimdilik bunu açıkca dile getirmeseler de; “hükümet turizm uğruna son günlerde artış gösteren vakaları gizliyor, büyük artış var, maskelere dönüş başlamalı” diyerek ufak da olsa taviz koparmak istiyorlar. Çığırtkanlıkları “ilk taviz” için elbette.
Son iki yılda bunu kısmen başarmışlardı. Medyayı da adeta bu küresel zihniyetin yerli ve kirli taşeronları teslim almışlardı. Bunun bedeli ise büyük bir ekonomik-sosyal çöküşle neticelendi. Seçime 1 yıl kala tekrar aynı oyun bu sefer çocukları aşılamak için tekrar sahnelenmek isteniyor. Tabiki tıpkı bir öncekinde olduğu gibi aşı firmalarının her türlü yerli ve kirli mümessilleri tarafından.
Bu mümessilerle birlikte aşıperest doktorlar diğer meslek erbabı uzun süredir olduğu gibi bu günde tutundukları tek gerekçe; “Hastanede ölenler de mi yalan.. Çevrenizde bir yakınınız ölürse görürsünüz gününüzü!” gibi tuhaf gerekçeler oluyor. Bu argüman dışında başka bir delilleri yok.
Aşı adayı kimyasal sıvının içinde ne olduğunu bile doğru dürüst açıklayamıyorlar.
Bunun yerine; “aynı aileden aşı olan bir kişi hariç aşılanmamış 5 kişi vefat etti… Şu şöyle vefat etti… Filanca ölümden döndü” diye ezberletilmiş sözlerle ölenleri gösterip aşıların mucizevi etkisini ispatlama gayretkeşliği çok bariz bir şekilde sırıtıyor. Ama bir zaman sonra öğreniyorsunuz ki, ya tam tersiymiş ya da mevzu bambaşkaymış.
Son aylarda kalp krizi ve pıhtı atma vakalarında aşırı bir yükselme var deniliyor. Peki bu vefatların kaçı aşılıydı kaçı değildi?
Bu konuda net bir rakam yok. Belki de bilerek açıklamıyorar. Ama şuna emin olun ki, bu kalp krizi geçirenler aşısız olsalardı bütün tv kanallarında 7/24 ana haberlerde gösterilir ve “aşı olmamanın cezasını hayatlarını kaybederek ödediler, aşı olmayarak hayatlarıyla kumar oynadılar ve kaybettiler” türünden bol bol aşı güzellemeleri yapılırdı. Ayrıca hastanede vefat eden kişilerin aldıkları tedaviden ötürü daha da kötüleştikleri söylentisi ise yenilir yutulur değildir. Hastaneye gayet sağlıklı, daha doğrusu hafif semptomlarla girip cenazesi çıkan onlarca hadiseyi okuduk duyduk.
Demek ki neymiş, hastanedeki vefatları aşılanma propagandası için kullanma taktiği tam bir dezenformasyon ve yalanın şahıymış. “Aşılar hastalığı engellemese de daha hafif geçirilmesini sağlıyor” argümanı ise yine aşı firmalarının kurnazca yaptıkları bir satış pazarlama tekniğinden başka birşey değil.
- Hastalığı engelleyemeyen, bulaşı önleyemeyen sıvılara hala aşı denilmesi kadar abes ve aptalca bir ifade olabilir mi?
- Ayrıca “Asemptomatik” vakalara ne diyeceğiz o zaman?
Bu kavram plandemi sürecinin başında vatandaşları korkutmak ve evlere tıkmak için sıkça kullanılan “Zombi” istilası propagandasıydı. Aşılar birdenbire icat edilip piyasaya sunulunca “asemptomatik” kavramı derhal hafızalardan kazınma çabası başladı.
- Hani bilinen vaka sayısının onlarca katı dışarıda asemptomatik idi?
- Ne oldu bu insanlar?
- Aşı pazarı kurulunca ışık hızıyla başka bir gezegene mi ışınlandılar?
Evet, belli ki ışınlatıldılar. Çünkü “aşı olmayanlar ölüyor” propagandasını çürüten, adeta aşı dozlanmaları propagandasını yerle bir eden bir kavram haline geliverdi hiç aşı olmamış ve hastalık belirtisi dahi göstermeyen asemptomatikler. Görüyorsunuz her uygulamaları yalan, dolan ve hileli.
Maske de hiçbir işe yaramaz;
Çünkü virüsün boyutu ile maskenin gözeneklerinin boyutu arasında dağlar kadar fark var idi. Çift maskede taksanız dağlar kadar farkı azaltamazsınız. Kullanılandırılan maskeler için; “bahçe çitleri ile sineğin eve girmesini engellemeye çalışmak ile maske takarak virüsten korunma çabası arasında bir fark yok” diyen bizzat sonradan 180 derece kıvırıp maskeye methiyeler düzen kovidci profların bizzat kendileriydi. Çünkü kendilerini oraya getiren güç öyle istemişti…
Akla ziyan plandemi sürecinin Ulus Devlet ve Toplumlarının ekonomisini ve sosyal dokusunu tahrip etme operasyonu olduğunu artık köydeki sağır sultan bile duydu.
Hala umursamadan maske ve aşı propagandası yapanların; tiyniyetleri, günahları ve hizmet ettikleri güruhlar deşifre oldu artık. Boşuna ülkemize ve milletimize korku vererek zaman kaybettirmesinler. Bir avuç küreselci elitin yeni yalan dolan ve hokkabazlık fragmanları gösterime girmiş olsa bile, halk akın akın uyanmaya başladığı için bu beyhude çıkışlarla bir yere varamazlar bu saatten sonra.
Ama yine de boş durmuyorlar !
Küresel İklim krizi, gıda-açlık krizi, yapay et, enerji krizleri vs. başladı bile.
Hem gıda tedarik zincirlerini türlü bahanelerle koparıyorlar, ardından İklim krizlerinin nedenini büyükbaş hayvanları suçlayarak sentetik yapay=sahte ete gerekçe gösteriyorlar hokkabazlıklarını sahneye koymak istiyor olsalar da, gerçekte suni yollarla propagandasını yaptıkları krizleri gerçeğe dönüştüren kendileri.
Aynı çakma video görüntüleri ile hastaneye yatırılıp yanlış tedavi ile daha kötü hale getirilen, deneysel sıvılarla şu sıralar çokca kalp krizleri salgınını yayanların aynı kişiler olması gibi.
Şimdide gelelim bu büyük sorunun siyasi ayağına !!
Büyük bir küresel plan var aslında…
Bu planın Türkiye ayağında ise, Türk halkını virüs korkusuyla birbirinden ayırıp yasak ve kısıtlamalarla ayakta zar zor durabilen küçük esnafı da temelli piyasadan silip, meydanı bir avuç küresel elitin global zincir ve online şirketlerine teslim etmektir gayeleri. Akabinde piyasadaki tüm fiyatları belirlemek bunların elinde olacak. Böylelikle “serbest piyasa” türküsünü söyleye söyleye hatta söylete söylete TEKEL kuracaklar. Küçük esnaf büyük planın farkında olduğu için fedekarlık yaparak şimdilik bunların planlarını sekteye uğratabiliyor olsada, fedekarlık ve mücadeleyi daha nereye kadar sürdürebilecekler?
İktidar covid çığırtkanlığı yapan yerli ve kirlileri istihbarat birimleriyle yakın takibe alıp bunların yedi sülalesinin banka hesaplarını incelemeye tabi tutmalı. Kimlerin kimlerle iş tuttukları bir an önce ortaya çıksın ve önlemler alınsın.
Pandemi süreçi içerisinde bunları yeterli yapmadığı ve yeterli müdahale edemediği için hükümet adına pandemi denilen gerçekte ise ekonomi çökertme uygulamalarında mücadelede başarılı olmadı. Bunun neticesinde ise en az %15-20 gibi büyük oy desteğini yitirdi.
Tv kanallarına çıkıp covid yaygaracılığı yapan mason locası üyeleri, DSÖ ve PDA’nın gönüllü ama yerli ve kirli memurları, aşı firmalarının gizli yüzdecileriyle birlikte, güya “bilim” adına ancak gerçekte tamamen insanlık aleyhine altın vuruş gayesi olan küresel projeleri hayata geçirme, halkı korkutarak ikna ve itaat ettirme amacıyla konuşmaktadırlar aslında…
Bunların TV lere çıkmasını engelleyebilecek “Ulusal iç Güvenlik” yasal düzenlemeler mevcutken, bunun işletmesindeki gecikmeler ve zafiyet ise iktidarın aleyhine olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Çünkü, iktidara hiçbir muhalefet partisinin kaybettiremeyeceği oyu kaybettirdiler.
Yüzbinlerce hizmet sektörü ve iş yaptıkları yan sektörler çalışanlarıyla birlikte milyonlarca insanımız, 2 yıl boyunca uygulanılan “salgınla mücadele” adı altında, aslında DSÖ’nün yönlendirmeleriyle tatbik edilen “yasak-kısıtlama-kapanma-test ve aşılama” beşli dayatmaları ile perişan oldular, borç batağına sokuldular. Tabiki de bütün bunların faturası da iktidara kesilecekti, niyayetinde de bu sektörden en az 2 milyon oy desteğini kaybetti şimdiden.
Son bir yılda çok az da olsa işini yoluna azar azar sokmaya çalışan hizmet sektörüne tekrar maske ile başlayıp haftasonu kapanmaları, saat kısıtlamaları vs gibi akla ziyan uygulamalar ile devam eden sürece başlanırsa, bu hükümetin ve AKParti’nin siyaseten intihar etmesi anlamına gelir ki, bu çok net ve herkesçe görülüyor zaten.
Tedavi adına ortaya sunulan hatta dayatılan yan uygulamalar, bizzat problemin ta kendisidir. Daha doğrusu bir avuç küreselcinin en başta hedefledikleri şeytani Plan2030‘un geçici sonuçlarına baktığımızda şimdilik, kısmende olsa başarılı olacaklarmış gibi görünüyor. Bunu da şu anki ekonomi, siyasi ve toplumsal krizler başta olan üzere bir avuç küreselcinin dayatmaları olan yasakların, kısıtlamaların ve kapanmaların yansımalarının sonuçlardan çok rahat görebiliyoruz.
Siyasi muhalefet durum ise hiç iç acıcı değil. Onlarda bir avuç küreselci aklın projelerine zaten dünden razı gibiler sanki. Bunun işaretlerini yayınladıkları parti programlarında ve yaptıkları her yana çekilebilcek açıklamalarında görebiliyoruz.
Bu nedenle siyasetçiler ve özellikle iktidar, aşpkasını önüne alıp tekrar düşünmelidir.
Küresel planlardan olan; “sağlık, İklim krizi, gıda krizi” vs gibi çakma sorunları güya halletmek için asla bir avuç küresele hizmet eden DSÖ, PDA, BM gibi kurumlara asla güvenmemeli. Uzun yıllar ülkemizi ve milletimizi bağlayacak anlaşmalara da asla imza atmamalı.
Şimdide gözbebeğimiz olan doktorlara bir çağrımız olacak !!
İki yıldır; “aşı olmayanlar toplu taşıma araçlarına binmesinler, lokanta-kafelere alınmasınlar, köpek gibi aşılanacaksınız, evlere gidilip gerekirse zorla aşılanmalılar, aşılanmayarak bizleri riske atıyorlar” diyenler lütfen hemen ne yapıp edip maymun çiçek aşısı olsunlar. Asla; “Haydi çocuklar aşı olmaya!” diye bir çağrı yapmasınlar
Çünkü onlar çocuklarımız için artık süper kahraman olabilirler
Neden mi?
Şimdilik sadece “kalp krizi, beyin kanaması ve pıhtı atma gibi” yan etkilerinin “henüz” yeni yeni öğrenilebildiği bir deneye kendilerini hizmet aşkıyla ateşe atar gibi gönüllü kobay yaptıkları için.
Onlar o fedakarlığı yapmasalardı bizler bu yan etkileri nasıl görebilecektik?
Dayatmalar, mobinler patron baskısı sonucu işini, aşını ve okulunu kaybetmemek için aşılananları asla kastetmiyoruz tabi ki… Şimdi de kollarınızı bir güzel sıvayıp bir sonraki aşı dozlanmasını hali hazırda bekleyen bilim dostu insanlardan bir kez daha kahramanlık bekliyoruz. Çünkü o riski gözü kapalı almaya alışkınsınız zaten.
İşte bunun için Türk halk ve çocukları sizleri hep birer “kahraman” olarak anacak.
Hiç düşünmeden maymun çiçeği ve covid yeni dozunu yaptırın gitsin.
Başta çocuklarımız olmak üzere insanlık adına kendiniz feda ettiğiniz için mezarınıza çocuklarımızla birlikte her cuma günü, tıp bayramların, milli ve dini bayramlarda taslar dolusu su döküp mezarlarınızı temiz tutup Fatihalar, Yasinler okuyup tekbirler getireceğimize şimdiden söz veriyoruz…
…
Berkant YÜKSELTÜRK