İnsanlık Aleyhine Altın Vuruşlar; Project Blue Beam & Starlink (14)

30 Ağustos gecesi saat 02:10 sularında aniden bir ışık parlaması sonrasında tuhaf bir ses ile beraber elektrikler gitti geldi.

İstanbul başta olmak üzere Marmara bölgesindeki Kocaeli, Yalova, Düzce gibi şehirlerden Ağustos ayının son günlerinde gece yarısı 02:05-02:20 civarında aynı anda şimşekten daha parlak gibi aydınlanma sonrasında yankılı tuhaf gürültü ve ardından birkaç saniyelik elektriklerin kısa süreli gidip geldiği aktarıldı. Meteorolojik olarak incelediğinde ise verilerde ne şimşek nede gök gürültüsü gözükmüyordu. Hatta 3-4 gün sonra aynı ışık parlamasının Konya’da da gerçekleştiği de ortaya çıktı. Hatta güneş patlaması olduğuna dair astronomik bir veride yoktu. Güneş patlaması olsa bir iki gün sonra dünyaya etkileri başlıyor.

Bu olay, son zamanlarda dünyada eş zamanlı gerçekleşen anormal hava olaylarının bir sonucu olabilir mi?

 2019 dan bu yana gökyüzünde gerçekleştirilen kimyasal spreylemelerin (Chemtrails) sonuçları olabilir. Mevsim yaz olduğu için İstanbul’da gökyüzüne baktığınızda mavi ve açık gibi gözükse de aslında güneş gözlüğüyle yada dikkatli baktığınızda doğal buluta benzemeyen yapay bir katman ile kaplı olduğunu artık herkes fark etmeye başladı. İklimciler ise bu katmanı şimdilik Afrika Tozu diye lanse ediyor olsalar da poyrazlı günlerde bu katmanın artması Afrika Tozu diye lanse etmelerinin doğru olmadığı şüphesini de artırıyor haliyle. Özellikle poyrazlı günlerde kimyasal spreyleme gerçekleştiriliyor ve böylelikle uçaklardan püskürtülen kimyasal spreyleme hızla daha geniş alanlara yayılıp yaklaşık 12 saate yakın havada kalabiliyor.

Şimdi biraz düşünelim;

Dünya üzerinde 2019 dan bu yana gökyüzünün sürekli ve hızlı kimyasal spreylemeye maruz kalıp, yıllardır gökyüzünde yapay bir katmanın olduğunu düşünün. Bunun sonucunda tabi ki anormal hava olayları olacaktır. Dünyanın bir yerinde aşırı sıcaklık, Arabistan çölünde ise yumruk büyüklüğünde dolu yağması ile insanlara, araçlara, binalara zarar vermesi, bir başka yerde de aşırı ani yağışlarla oluşan seller gibi. Ama ne ilginç ki iklimcilerin büyük çoğunluğu bunu da “El Nino” etkisi olarak lanse ettiklerinden dolayı kimsede merak etmiyor, sorgulamıyor ve çıkıp itirazda etmiyorlar.

Konunun diğer ilginç yanı ise gökyüzünde bu katman oluştuğunda zaman zaman meteor ve Ufo haberlerinin görüntüleri gündeme gelmeye başlıyor.

Peki öyleyse, gündeme gelen meteor ve Ufo görüntülerini gerçek mi?
Oluşan/oluşturulan yapay bulut tabakası sanki bir sinema perdesi gibi görev gördüğünden Bluebeam (mavi ışık) sayesinde istenilen hologram olarak yansıtılabiliyor artık. Bunun bir benzeri de Kâbe üzerinde görülen ve günlerce konuşulan melek siluetidir. Bu silüettin gerçek olduğuna inanan ve anlatanlar hala mevcuttur.

Peki Bluebeam (Mavi Işık) Projesi nedir?

Bluebeam projesi, NASA tarafından gerçekleştirilmekte olup kısmen deşifre olmuş ışık hareketleridir. Belki sanal gerçeklik sihirbazlığı da diyebiliriz. Belki de kendilerini güçlü göstermek için bir kısmını bilerek deşifre ettiler. Bizde görebildiğimiz üzerinden genel görüşe göre ancak bu kadar tanımlayabiliyoruz.

Projenin asıl amacı; gökyüzünü hologramik bir ekran olarak kullanarak meleklerin, tanrıların ve her türlü tanrısallığın görüntülerini doğrudan her ülkelerin vatandaşlarının inançlarına ve dillerine uygun biçimlerde görünmesi/yansıtılmasıdır. Mesih’e iman edilen ülkelerde her yerde İsa, Buda’ya iman edilen ülkelerde ise her yerde Buda görünecektir. Mehdi’ye iman edilen ülkelerde Mehdi görünecek. Müslümanlara ise (haşa) ya Hz. Muhammed (s.a.v) yada (haşa) Allah (c.c) görünecek ve yerel dillerine göre onlarla konuşacaktır. Böylelikle küresel şeytanların 5 temel hedefi olan; “Tek devlet, Tek Bayrak, Tek Ordu, Tek Para ve Tek Din” yönetim sistemi oluşturulması ve insanlığı kendi amaçlarına hizmet ettirip köle haline getirilmesi de olabilir.

Bluebeam (Mavi Işık) projesinin bu amaca hizmet etmek için insanların bilinçaltına nüfuz edecek teknolojik bir silah yada araç yaratma projesi olduğunu eminiz artık.

Komplo teorisyenlerine göre, Blubeam (Mavi Işık) Projesi‘nin üç aşaması var.

1-) Mevcut her türlü arkeolojik ve bilimsel gerçek bilginin çökertilmesi. Gelecekte onları çürütebilecek uydurulmuş kanıtlarla değiştirilecek.
2-) Uzaylı istilasının mümkün olabileceğini düşündürmek. Uzaydan (göklerden) gelen bir kurtarıcı bile mümkün olabilir. Mesih ve Mehdi kültürü ile yetişen toplumlar buna zaten hazırlar.
3-) Henüz bir kanıt olmamasına rağmen, evrende yalnız olmadığımızı şüphesizce inandırmaya çalışmak.

Şimdi size 2017’de vizyona giren ABD yapımı bir sinema filminden bahsedelim;

Filmin adı; Uzaydan Gelen Fırtına – Geostorm

Geostrom Filminin ne olduğuna ve senaryo konusuna bakalım;  2017 yapımı Amerikan bilimkurgu felaket filmidir. Konusu; Küresel iklim değişiklikleri sebebiyle eşi benzeri görülmemiş doğal felaketlerin dünyayı tehdit etmesiyle Dünya’nın önde gelen liderleri herkesi güvende tutmak için karmaşık bir uydu ağı oluşturmak üzere bir araya gelirler ve sistemi kurarlar. Ancak bir şeyler ters gider ve  iklimi kontrol eden uydularda meydana gelen arızanın sebep olduğu muazzam fırtınalar ve tsunamiler Dünya’yı tehdit etmeye başlar. Dünyayı kurtarmaya çalışan bir uydu tasarımcısını ve gelişen olayları göstermektedir.

Bu uçuk sinema filmini neden örnek verildi?
Konumuzla ne alakası var?

Dünyamız örümcek ağı gibi Starlink uyduları ile çevrelenmiş durumdadır artık.

Geostorm sinema filmindeki gibi istedikleri ülkede ani ısınma, ani soğuma, orman yangınları, kasırgalar, tsunamiler gibi iklim olayları oluşturup, Bluebeam (mavi ışık) ve Starlink uyduları entegre olarak daha aktif çalıştığında gelecekte bir gün dünyanın birçok ülkesinde eş zamanlı gökyüzü birden aydınlansa ve dev bir uçan daire hologramı görünse buna uzaylı istilası deseler muhtemelen herkesi de inandırabilirler. Hatta Mesih veya Mehdi’yi hologramik olarak gösterip dünyayı kurtarmaya geldi diyerek herkesi inandırabilirler belki de…

Bunlar şimdilik uçuk teorileri gibi gözükse de gelecekte neden olmasın…
Şimdilik bunların yapamıyor veya işin başında olabilirler, kısmen tek veya iki boyutlu gösterecek şekilde yol almışta olabilirler.

Peki öyleyse, bu projeyi ayrıca “yapay depremler” oluşturmak için avantaja dönüştürmüş olabilirler mi?

Bunun mümkün olabileceği yönünde sözlü teoriler olsa da, somut olarak ispatlanabilmiş değildir. Ancak mümkünde olabilir. Fakat burada bahsettiğimiz Marmara bölgesi şehirlerinde gece yarısı yaşanan elektrik gidip gelmesi, tuhaf ışık olayı ve tuhaf ses, insanlarda paniğe neden olup “acaba deprem mi olacak” sorularına ve endişelerine sebep oluyor elbette. Benzer durumlar bazı depremlerin öncesinde yaşandığı için insanlarda oluşan bu algı sayesinde herkes “zaten gökyüzünde tuhaf bir ışık olayı olmuştu deprem olacağı belliydi” tarzı düşüncelerini dile getiriyor. Ancak bunun yapay deprem olup olmayacağını kimse sorgulayamıyor.

İstanbul’un tahliyesi şeytani planları kapsamında İstanbul’da yapay deprem oluşturmaya çalıştıklarına yönelik bir düşünce ve algı oluştu artık. Gece yarısı gerçekleşen tuhaf ışık olayı ve tuhaf sesler sonrasında kısa süre içinde ufak bir sismik hareketlilik oluşursa yapay oluşturulmuştur diyenler olacaktır.

Nüfus Azaltma Projesi, İstanbul’un Tahliyesi Projesi, Yeni Dünya Düzeni, Büyük Sıfırlama (Great Reset) kapsamında sürekli yapay virüsler, yapay depremler, nice yapay argümanlar, kasıtlı orman yangınları vb. ile korku pompalamaya çalışanlar, toplumların bilinçaltlarına zemin hazırlığı yaparak yapay veya sanal bir olay gerçekleştiğinde bunu doğal sanmalarını hedefliyor da olabilir.

İnsanlık aleyhine altın vuruşlardan biri olarak değerlendirilebilecek bu öngörülere bazıları her zamanki gibi “uçmuş bunlar” deseler de, ortada insanlık aleyhine altın vuruşlara sebep olacak böyle bir operasyonun planlandığı ve belki adım adım uygulamaya konulmuş olabileceği gerçeğini akıllardan çıkarmamak gerekiyor. Bunları asla korku vermek için değil, aksine bu hileleri bertaraf etmek için hazırlık olup “dünya hepimizindir” diyerek şevk ve cesaret vermeli bizlere.

İnsanlığın bilim ve teknolojide fazlasıyla yükselişe geçtiği bir zaman diliminden (kimilerine göre altın çağı) geçerken yeryüzünde bilinçli olarak düzeni bozup, sürekli kaosa sebep olacak negatif enerji, manyetik frekanslar ile bilinç/boyut yükselişine geçmeye çalışıldığı bilinmektedir artık.

Peki öyleyse bu şeytani planlar bertaraf edilebilir mi?

Eski Çin’de, idam mahkûmlarının son gecelerini hep birlikte neşe içinde geçirmelerine izin verilirmiş. Mahkûmlar, cellât da aralarında olmak üzere, hep birlikte sabaha kadar şarkılar söyler, en sevdikleri yemekleri yer ve pirinç rakısı kadehlerini peş peşe yuvarlayıp mutlu olurlarmış. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, cellât, ansızın hareketlenip palasını çeker ve hafiften çakırkeyif mahkûmların kellesini, tırpanla başak biçer gibi alıverirmiş.

Yine böyle bir infaz ayininde, mahkûmlar, sabahın ilk ışıklarına kadar pek güzel eğlenmişler, şarkılar söyleyerek yiyip içmişler. Derken güneşin ilk ışıkları dağların arasından görünmüş. Fakat hiçbir şey olmamış! Mahkûmlardan biri cellâda sormuş: “İnfaz neden gecikti?” Cellât, “Gecikmedi ki,” demiş. “Fakat kellelerimiz yerli yerinde duruyor” diye diretmiş mahkûm. “Sana öyle geliyor,” demiş cellât, palasına bulaşan kanı göstermiş mahkûma. Dehşete kapılan mahkûm, “Nasıl yani?” diye mırıldanmış. “Ben çok hızlıyımdır,” demiş cellât. “Ayağa kalktığın anda, kellen kucağına düşecek…”

Kıssadan hisse şu ki…

Kelleniz çoktan gitmiş olabilir ! Ancak siz bunu henüz fark etmemiş olabilirsiniz… Bir şey olmuş, ama siz olan şeyi henüz idrak edemediğiniz için olmamış gibi davranıyor olabilirsiniz ve kellenizin de hâlâ yerinde olduğunu sanıyorsunuz…
Anlayacağınız, gerçeği anlamanız için ayağa kalkmanız gerekiyor.

Şu bir gerçek ki; İnsanlar uyanık oldukları sürece şeytanın ve hizmetkarlarının hilesi zayıftır. Nitekim Allah (c.c) Kuranı Kerimde; İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dava uğrunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın planı ve tuzağı daima zayıftır. (Nisa: 76)

Bu ayetlerde şeytanın hilesinin zayıf olduğunu ancak onu yenmemiz için uyanık ve mücadeleci olmamız gerektiğini hem emrediyor hem de metodunu gösteriyor. Kıyamete kadar da insanlara kılavuz olacağı için geçerliliğini korumaktadır. Geçmişte bu şuurla mücadele edenlere Allah’ın (c.c) yardımı nasıl gelmişse, bizde günümüzde şimdiden her alanda mücadele etmek için aynı şuurla birlik olabilirsek Allah’ın (c.c) yardımı er yada geç elbette gelecektir.

Millet olarak uyanık ve şuurlu olup birlik olabilirsek, tıpkı geçmişte olduğu gibi küresel şeytanlara ve ona hizmet edenlere karşı yılmadan mücadele edebilir, vatanımız ve insanımız aleyhine hazırlanan ve hazırlanacak olan tüm şeytani planları da kolaylıkla bertaraf edebiliriz.

Velhasıl kelam; İnsanlar uyanık oldukları sürece şeytanın ve hizmetkarlarının hilesi zayıftır.

Gerçekleri görebilmemiz dileklerimizle…

Sadi ÖZGÜL

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir