23 Nisan günü Darülaceze de düzenlenen, Türkiye Yazarlar Birliği yılın yazar, fikir adamı ve sanatçıları ödül törenindeydim. Tören erken geldiğim için bahçeyi dolaşıyordum.
Tanıdık bir arkadaşla karşılaştım. Selamlaşma, hal hatır sorma faslından sonra laflamaya başladık. Sonra konu Darülaceze’ye geldi. Abdülhamid’in inşa ettiği Darülaceze hakkında övücü konuşmalar yapmaya başladı. Bende konuyu kapatmak için “yapandan Allah razı olsun” dedim.
Sonra başladı bana Abdülhamid’in Darülaceze’yi nasıl yaptırdığını anlatmaya…
– “Sultan Abdülhamid Darülace’yi kişisel servetiyle yaptırdı.” deyince bende itiraz ederek;
– Çok tutumlu, eli çok sıkı ve tek kuruşunun dahi takibini yapan Abdülhamid’in kişisel hazinesinden yaptırdığı söylemleri tutarlı olmadığı için bana inandırıcı gelmiyor. Bu hayırlı kurumun hatırına bu sefer Abdülhamid’e insaflı davranmak istiyorum. Şehzadeliğinde ve sultanlığı döneminde borsacılık yaparak çok büyük kişisel servet edindiği ortaya çıktı. Herkes bilir ki; borsacılığın olmazsa olmazı faizdir. Demek ki; Abdülhamid’in kişisel serveti faizcilikten edinmiş. O halde faiz kazancıyla elde edilen servetten camiye tuvalet bile yaptırılamayacağı gibi herhangi bir sevabı da (ecri) olmaz. Bunu çok iyi bilen Abdülhamid, faiz karışmış kişisel servetinden bu hayır kurumunu yaptırmış olamayacağını düşünüyorum. Çünkü bunun büyük sevabından kendini mahrum etmek istemeyecek ferasete sahiptir muhakkak. Sizin gibi düşünenlerin ‘Abdülhamid Darülaceze’yi kişisel servetiyle yaptırdı’ derken ona haksızlık ettiklerini düşünüyorum… cevabını verdim
– Eeee nasıl yaptırdı o zaman… diye merakla sordu arkadaşım.
Cevaben; “Şimdi ben sana Osmanlı hukuk sistemindeki olmazsa olmaz bir kuraldan bahsedeyim. Sonra kararını sen ver” dedim…
Arkadaş anlattıklarımı dikkatle dinledi ve kafası da biraz karıştı haliyle. Çünkü yıllarca bunun gibi efsaneleri dinlettiler ona.
– Neyse bu konuyu daha sonra uzun uzun konuşuruz… dedi ve günlük siyasi mevzulara geçiştirdi konuyu…
…
Bu yazımı okuyanların içinde, arkadaşıma ne anlattığımı merak edenler olacağını düşünerek Osmanlı hukuk sistemindeki o kuraldan sizlere de bahsedeyim.
Osmanlı hukuk sistemi padişahın sınırsız yetkileri nedeniyle, kişisel mülk edinmesine olanak vermemektedir. Osmanlı’da padişahın özel mülkü olamaz, sadece saltanat kurumunun hazinesi olur. Osmanlı hukukuna göre özel mülk sahibi olmasına izin verilmeyen Sultan, Hazine-i Hassa’nın (Saray iç hazinesi) mülk ve varlıklarını hükümranlığı süresince istediği gibi kullanır. Hatta saraya bağlı hanlar, hamamlar, imarethaneler yapabilmek de dahil, istediği gibi kullanmaya yetkilidir. Sultanın saltanatı ölüm/tahttan ayrılma/tahttan indirilme vb. herhangi bir sebepten dolayı bittiğinde kullandığı mülkler, varlıklar ve işletmeler Hazine-i Hassa’ya (Saray iç hazinesi) devredilir.
Yani, Abdülhamid, Darülaceze’yi helalliğinden şüpheli faiz bulaşmış şahsi parası karışmasın diye, köylü büyük dedelerimizin ödediği öşür ve diğer tüm vergileriyle dolan, ve kullanma yetkisi tek kendinde olan Hazine-i Hassa’dan (Saray iç hazinesi) yaptırmış olma ihtimali büyüktür.
…
Bu yazıyı okuyanlar, niye bahsediyorsun ki şimdi bundan? diyebilir.
Darülaceze başkanı Hamza Cebeci beyfendi, ev sahibi olduğu TYB ödül töreninde Darülaceze ve Abdülhamid’i anlatırken yaptığı konuşmasında “Sultan Abdülhamid Darülace’yi kişisel servetiyle yaptırdı.” diye başladı. “Darülaceze hakkında yazın çizin..” diye bitirdi. Bende Hamza Çelebi beyin bu arzusunu yerine getirmek için Darülaceze ve Abdülhamid hakkında yazmaya çalıştım…
Mevlam Darülaceze’yi inşa ettiren Abdülhamit’ten razı olduğu gibi vergileriyle de Hazine-i Hassa’ya (Saray iç hazinesi) katkı sağlayan büyük dedelerimizden ve günümüzde de ayakta kalmasına ve hizmet vermesini sağlayanlardan razı olsun…
Sadi ÖZGÜL
24 Nisan 2018