Bilimin Kutsal Kalkanı Ardındaki Kirli Pazarlıklar ve Küresel Oyunlar
Bilim, bugün karanlık silaha dönüşmüş durumda. İlaç endüstrisinin devasa finansal gücü, bilimsel yayıncılık ve hakem süreçlerinin bağımsızlığını derinden sarsıyor. Bilimsel dergilerin gelirlerinin büyük kısmının ilaç üreticilerinden gelmesi, ticari çıkarlara göre şekillenmesine yol açması bilimin tarafsızlığına gölge düşürüyor ve güveni zedeliyor.
Bilimsel çalışmaların kalitesini denetlemesi gereken hakemlerin, ilaç şirketlerinden düzenli ödemeler alması, çürümüş sistemin göstergesi. Gerçeklikten uzak, zayıf, çıkar çatışmalarıyla dolu ve abartılı iddialar içeren çalışmalar, “çığır açan gelişmeler” olarak bilimsel literatüre sızabilmesi, bilimin temel prensiplerine aykırı olarak, ticari çıkarların bilimsel doğruluğun önüne geçtiğini açıkça ortaya koyuyor.
Gözlemsel Çalışmaların Perde Arkası: Gerçekler mi, İllüzyonlar mı?
Bilimsel araştırmaların temeli olan nedensellik, gözlemsel çalışmalarla manipüle ediliyor. Geriye dönük veriler, varsayımlardan öteye geçmezken, medya ve ilaç endüstrisi tarafından kesin kanıt gibi sunuluyor. Karıştırıcı değişkenlerin göz ardı edildiği gözlemsel çalışmalar, kamuoyunu yanlış yönlendirmek için ustaca kullanılıyor. Planlı istatistiksel hileler, bilimsel titizliğin nasıl kenara itildiğini ve algının nasıl mühendislik ürünü haline getirildiğini açıkça gösteriyor. Bu tür manipülasyonlar, halkın bilimsel bilgilere olan güvenini sarsıyor.
Medya ve Sosyal Medya: Algı Yönetiminin Yeni Arenaları
Kamuoyunun algısı, geleneksel ve dijital medya kanallarıyla titizlikle inşa ediliyor. İlaç endüstrisi, bilimsel yayınlardan haber bültenlerine, sosyal medyadan doktorlara kadar her alanı kendi çıkarları için kullanıyor. Medya, ilaç reklamlarına bağımlı hale gelmiş durumda ve eleştirel haber yapmaktan kaçınıyor.
Dijital reklamcılığın yükselişiyle birlikte, tüketiciler bilinçaltı mesajlarla belirli ilaçları doktorlarından talep etmeye yönlendiriliyor. Ücretli sosyal medya fenomenleri ve ilaç şirketleri tarafından finanse edilen doktorlar, bilimsel iddialara “otorite” görünümü kazandırarak, halkın güvenini kötüye kullanıyor ve yanlış bilgiyi yayması toplumsal rızanın manipülasyonuna dönüşmesi halk sağlığı açısından ciddi riskler taşıyor.
Pandemi Oyun Planı: Korku, Kar ve Küresel Kontrol
Geçmişteki pandemi korkuları – Kuş Gribi, Domuz Gribi, Zika ve nihayet COVID-19 – şaşırtıcı derecede benzer senaryoyu takip ediyor: tehdit yaratma, abartma, çözüm finanse etme ve sönümlenme. Laboratuvarlarda -gerçekte hiç var olmayan- virüs geliştirme iddiaları, “tehdit yaratma” aşamasının karanlık yüzünü oluşturuyor. Medyanın abartılı tahminleri yayması, kamuoyunda panik yaratma stratejisinin temel parçasıdır.
Her planlı pandemi korkusunda aşı geliştirme ve stoklama için harcanan milyarlarca dolar, “çözüm”ün, sorunun kendisinden daha karlı hale geldiği döngü yaratıyor. COVID-19, mRNA aşıları, zorunluluklar ve devasa fonlarla küresel yıkım ve özgürlük kısıtlamalarına yol açması, pandemilerin, küresel kontrol mekanizması olarak kullanılabileceği endişelerini artırıyor.
Türkiye’nin Oyun Planındaki Yeri: Milli Güvenlik Tehdidi mi?
Türkiye gibi stratejik coğrafyada, küresel oyun planının yansımaları daha da derinleşiyor. Sağlık politikaları, ekonomik bağımsızlık ve toplumsal huzur, dışarıdan gelen manipülasyonlara karşı savunmasız kalabiliyor. Pandemi döneminde alınan kararlar, uygulanan kısıtlamalar ve aşı tedarik süreçleri, milli güvenlik açısından ciddi sorgulamaları beraberinde getiriyor. Kendi sağlık sistemimizin ve bilimsel kurumlarımızın küresel baskılara karşı ne kadar dirençli olduğu, dışarıdan dayatılan “çözümlere” ne kadar bağımlı olduğumuz, sadece sağlık krizi değil, aynı zamanda milli güvenlik sorunudur.
Göz Ardı Edilen Gerçekler: Alternatif Perspektifler
mRNA aşılarının kanser ve bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkileri daha fazla araştırma gerektiriyor. Zika virüsü mikrosefali iddiaları, Pyriproxyfen pestisit yayılımıyla ilişkilendiriliyor; bu, çok faktörlü yaklaşımların önemini vurguluyor. Yeni ebola salgınlarının WHO aşı programları sonrası başlaması, uluslararası sağlık kuruluşlarının rolü ve çıkar çatışmaları hakkında şüpheler doğuruyor.
Eleştirel Düşünme ve Bilgi Çağında Uyanıklık: Geleceğimiz Tehlikede mi?
Bilgi çağında, her bilgiyi eleştirel süzgeçten geçirmek hayati önem taşıyor. Medya, bilim ve yapay zeka gibi güçlü araçlar, hem aydınlatıcı hem de manipülatif amaçlarla kullanılabiliyor. Yapay zekanın insan üretimi olan algoritmalarla kontrol edildiği gerçeği ortada iken yalanla gerçeğin ayırt edilmesi bir kez daha önem kazanıyor.
Süreç, “gerçek” olarak sunulan bilginin, aslında küresel elitlerin gizli planlarına hizmet edebileceği riskini taşıyor. Gizli operasyonel planların varlığına karşı bilinçli farkındalık kazanmak ve harekete geçmek, büyük oyunun parçası olmaktan çıkıp, kendi kaderimizi tayin etme yolunda atacağımız ilk adımdır.
Unutmayın: Bugün hasta ettiler; yarın daha fazlası ölecekse, sadece sağlık krizi değil, insanlığın geleceğine yönelik tehdittir.
SADİ ÖZGÜL