Filistin Yeni Manda Yönetiminin Kodları ve Hafızanın Silinmesi

Tarihin Satır Aralarında Gizlenen Küresel İşgal Stratejileri Bugün Nasıl Yeniden Sahneleniyor?

Şarm El-Şeyh’teki diplomatik tiyatro, barışın değil, küresel tahakkümün iğrenç gösterisidir. Zirveye katılan bazı ülkeler, Washington’ın kuklaları olarak sahneye sürülmüştür. Senaryoyu yazan, elbette ki Siyonist lobilerin kontrolündeki Washington’dır. Filistin, kirli oyunda ulus değil, küresel çetelerin yeniden şekillendirme projesinin parçası olarak aşağılanmaktadır.

Proje, Filistinlilerin kanı ve acıları üzerinden pazarlık yaparak ilerlemektedir. Barış söylemi, stratejik çıkarların insanlık onurunu ayaklar altına alma aracı haline gelmiş, Filistin halkının temsil hakkı sistematik olarak gasp edilmiştir. Küresel çetelerin oyunu içinde olup bitenler çok nettir. Barış değil, tahakküm!

Temsil Krizi ve Filistin’i Filistinliler Olmadan Konuşmanın İnsanlık Suçu!

Filistin meselesi, küresel düzeyde Filistinliler olmadan tartışılmaktadır. Dışlanma, tarihsel hafızanın silinmesi, insanlık onurunun çiğnenmesi ve halkın özneleşme hakkının gaspıdır. Filistinliler, kendi kaderlerini tayin etme hakkından mahrum bırakılırken, onların yerine konuşan güçler, kendi sinsi stratejik çıkarlarını “barış” maskesiyle meşrulaştırmaktadır. Süreçte Filistin, halkın onurlu mücadelesi olmaktan çıkarılıp, küresel operasyonların nesnesi haline getirilmesi sadece politik değil; insani kırılmadır.

Filistin’i Filistinliler olmadan konuşmak, yapısal insanlık suçu olup; temsilin iptali, hafızanın silinmesi ve özneleşme hakkının gaspı üzerinden işler. Barış söylemi, tahakkümün maskesi haline gelirken, halkın hikâyesi stratejik çıkarların gölgesinde kaybolur. Bu, tarihe kara leke olarak geçecektir!

Postmodern Manda Yönetimi: Sömürgeciliğin Yeni, Daha Sinsi Yüzü ve Çalınan Gelecek!

Trump’ın “Uluslararası Manda Yönetimi” önerisi, klasik sömürgeciliğin postmodern güncellemesinde yeni modelde Filistin’in askeri ve siyasi kontrolü, ABD üzerinden İsrail’e devredilmekte; halkın iradesi değil, çıkar odaklı stratejik kodlar temsil edilmektedir. Bu sadece jeopolitik hamle değil; aynı zamanda insancıl hafızanın silinmesi, direnişin kriminalize edilmesi ve özneleşme hakkının yok sayılmasıdır.

Manda yönetimi, halkı değil, küresel tahakkümü temsil eder. Yeni model, Filistin’i “yönetim problemi”ne indirgerken, özgürlük mücadelesini teknik dosyaya dönüştürmektedir. Filistin’in tarihi, kültürü ve direnişi, diplomatik dosyaların dipnotlarına hapsedilmiştir. Hafızanın silinmesi, sadece geçmişi değil; geleceği de iptal eder. Çünkü hafızasız halk, özneleşemez; sadece yönetilir. Yeni model Filistin halkının geleceğini çalma girişimidir!

BOP’un Yeni Perdesi: Kuklalar, Taşeronlar ve Kirli Çıkarların Dansı!

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), yerel aktörleri küresel tahakkümün taşeronlarına dönüştürürken, diplomatik başarılar halkın acılarının önüne geçirilerek anlatı düzeni yeniden kodlanmaktadır. Bölgedeki bazı ülkeler, kirli sahnede figüranlaştırılırken, stratejik kararlar Washington ve Tel Aviv’deki karanlık odalarda alınmaktadır. Süreçte Filistin’in özgürlük mücadelesi, çıkar odaklı projeye indirgenmiştir.

Örneğin, Nobel Barış Ödülü sahibi María Corina Machado’nun İsrail’in Gazze’deki eylemlerini ve Trump’ın Venezuela’ya karşı yürüttüğü rejim değişikliği savaşını desteklemesi, ABD tarafından finanse edilen aşırı sağcı darbeci olarak konumlandırılması ve Venezuela’nın petrol rezervlerini özelleştirme planları, ‘kuklalar’ ve ‘taşeronlar’ mekanizmasının somut örneğidir. Kuklalar sadece siyasi değil; anlatı düzeyinde de işlevselleştirilmektedir. Bu, anlatının stratejik olarak yeniden yazılmasıdır: halkın sesi değil, tahakkümün dili konuşmaktadır.

Medya Maskeleri: Zafer Söylemiyle Örtülen 70 Bin Hayatın Katliamı ve Görünmezleştirilen Hikâyeler!

Küresel medya, stratejik ortaklıkları ön plana çıkarırken, Filistin halkının hikâyesini sistematik biçimde silmektedir. 70 binden fazla hayatın yok oluşu, her iki tarafın (Hamas-İsrail) “zafer” söylemiyle örtülmektedir. Filistinli sivillerin, çocukların, mültecilerin, mahkumların hikâyeleri görünmez kılınır; onların yerine diplomatik başarılar ve stratejik ortaklıklar konuşulur. Bu sadece temsil krizine değil, insani değerlerin erozyonuna da işaret eder. Medya, sadece bilgi değil; stratejik kodlama aracıdır. Anlatı düzeni, halkın acılarını değil; küresel çıkarları görünür kılmak üzere tasarlanması alçakça manipülasyonudur!

Bu alçaklıkla Filistinli çocukların, mültecilerin ve mahkumların hikâyeleri, medya ve diplomatik söylem tarafından görünmezleştirilmektedir. Bu görünmezlik, insani değerlerin sistematik erozyonudur. Hafıza, stratejik olarak yeniden yazılır—ama halkın sesi olmadan. Bu, halkın kimliğini yok etme girişimidir!

Diplomatik Tiyatroda Figüranl Ülkelerin Utanç Verici Rolü!

Şarm El-Şeyh’teki diplomatik sahnede bölgesel aktörler figüranlaştırılmıştır. Bazı bölge ülkelerinin , senaryoya hizmet eden rollerde konumlandırılırken, stratejik kararlar Washington tarafından alınır. Sürecekteki figüranlaştırma, sadece diplomatik değil; anlatı düzeyinde de gerçekleşir. Bölgesel aktörler, halkın sesi değil; tahakkümün temsilcisi haline getirilmiştir. Süreçte diplomatik başarılar, halkın acılarının önüne geçirilir; temsil değil, performans ön plana çıkar. Bu tür bir performans bölgesel aktörlerin utanç verici teslimiyetidir!

SADİ ÖZGÜL

Yazar