Cehalet, gerçekleri yok saymaktır

Cehalet; bilmemek değil, gerçekleri yok saymaktır...

Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı katıldığı bir etkinlikte; “O çılgın kanal yapılmalıdır. İstanbul boğazı milletler arası bir trafiğe müsait değildir” diyerek Kanal İstanbul destekçisi çıkmış.

Tarihçiliği roman kıvamında olsa da, kendisini severim ve izlemekten de keyif alırım. Ama maşallah öyle bir havası ve edası var ki, sanki o her şeyin profesörü, o her şeyi biliyor, bilmediği hiçbir şey de yok.

Ama uzman olmadığı ve gerekli minimum bilgiye bile sahip olmadığı Kanal İstanbul konusunda konuşması yanlıştır. Katıldığı etkinlikte ise resmen saçmalamış.

Saçmaladığı başlıklara şu yorumları yapmayı uygun buldum;

  • Aklı başında jeolog dediği Celal Şengör, her ne kadar kendi bokunu yemiş olsa da zaman içinde gerçekleri gördükçe İstanbul Kanalına karşı mesafeli duruyor.
  • Kanal İstanbul ile ilgili olarak doğa, sosyal, güvenlik ve iktisat bilimleri vb. alanındaki sağlam bilimsel argümanlara bakmamış İlber hoca.
  • Gemi tonajları arttığı için yıllara göre boğazdan geçen gemi sayıları azalıyor. Tehlike arz ettiği söylenen petrol gemilerinin sayısı ise hızla azalıyor ve 2023’e kadar daha da çok azalacak. Sebebi yeni petrol boru hatlarından dolayıdır.
  • Kanal İstanbul toplam 7 yıl sürecek bir proje. Beklenen büyük İstanbul depremi gerçeği ile çevreye ve toprağa vereceği zararlar ve içme suyu kaynaklarının yok olması gerçeği varken “şimdi sırası mı?” diyebilirdi İlber hoca.
  • Beklenen İstanbul depremi gerçekleştiğinde iki boğazın ortasında kalan insanları acil tahliye edemeyeceğimizi aklına getirememiş İlber hoca.
  • Doğamızı, ormanlarımızı, içme su kaynaklarımızı ve toprağımızı Karadeniz’in tuzlu suyuyla heba edeceğiz.
  • Çılgın dediği Kanal İstanbul yapılınca, Montrö sözleşmesi gereğince İstanbul boğazından gemi geçişini kimse engelleyemez.
  • Çok gemi geçerse deniz kazaları olurmuş. O zaman Kanal İstanbul yüzünden nüfus artınca havalimanında kapasitesi artacak ve şehrin üzerinden geçen uçak sayısı da artacak. Bu durumda sık sık uçak düşebilir diyemeyiz.
  • Yabancı gemi trafiğinin derdi bizi çokta germemeli. Fırtınalı havada bile en fazla 2 gün bekleyen gemi 1 gün daha beklesin. Kendimizi germemize hiç gerek yoktur.
  • Madem, İstanbul Boğazı milletlerarası gemi trafiğine yetersizse Çanakkale boğazı da yetersiz olur bu durumda. Çanakkale’ye de Kanal İstanbul’un karşılığı yapılması gerekecek. Hem Çanakkale’ye kanal yapmak Kanal İstanbul’dan daha kolay.
  • Karadeniz ile Marmara Denizini birleştiren İstanbul Boğazının yaklaşık uzunluğu 30 km dir. Genişliği ise yer yer değişmekle birlikte en dar yeri, Rumeli Hisarı ile Anadolu Hisarı arasında olup yaklaşık 700 metredir. En geniş yeri 3 bin 500 metreyi bulmaktadır.
  • Kanal İstanbul’un uzunluğu 40–45 km; genişliği yüzeyde 245–250 m, tabanda ise suyun derinliği 25 m olacak. Tabii birde su akışı İstanbul boğazına göre iki kat hızlı olacak. Üstelik akış muhtemelen Karadeniz’den Marmara’ya tek yönlü olacak. Bu durumda İstanbul Boğazı daha güvenli.

İlber hoca vakıf olmadığı bazı konularda böyle cömert yorumlara girişmese ve bu işi denizcilere bıraksa daha iyi olacaktır.

İlber hocanın Kanal İstanbul destekçisi modasına uyması; önce ihtiyaç olduğunu söylemesi, boğaz trafiğini kendine dert edinip, sonrasında işi ekonomiyi canlandırmaya getirmesi akademisyenlik değil, sanki iflas etmeye (habitat eğmalehüm) çok hevesli olan tüccar kafasıdır.

Tarih bilimcisidir kendisi. Kanal İstanbul’u ilgilendiren coğrafya, fizik, ekonomi vb onun alanı değil. Hiç kimse her konuda uzman olamayacağına göre o da fikirlerini sadece tarih çerçevesinde söylemesi gerekir.

Tıpkı matematik ve mantık gibi beşeri ilimlerden bi haber Türk tipi İLAHİ-YAT’cıların her şeyi en iyisini bildiklerini sanması gibi bir şey İlber hocanın bu söyledikleri sanki…

Kendisini son İstanbul yerel seçimlerinden bir hafta öncesinde, akçeli işlerde şaibeli Binali Yıldırım ile seçim propagandası yapmak için gezdiği videoyu Youtube de izlemiş ve boy boy fotoğraflarıyla da politize olduğunu görmüştük.

Hulki Cevizoğlu örneğinde olduğu gibi, belli bir yaştan sonra mücadele edecek güçleri kalmadığı için muhalifliği bırakıp gücün yanına geçerek rahat etmeyi seçiyorlar nedense…

Yani “emeklilik” gibi birşey…

Topkapı Sarayı müdürlüğü görevini sürdürürken kendisini kovan dönemin başbakanı için bir süre sonra; “Tayyip Erdoğan başkan olmak istiyormuş, olsun. Ama Türkiye bunu kaldırmaz” demeci vermişti.

Onca üniversite, kütüphane hatta milli kütüphane varken kendisini kovanın, “Külliye” diye isimlendirdiği sarayına “servetim” dediği şahsi kütüphanesini “kimse ellemesin” diye bağışlarken bile ders veremeyip, son dersini boş geçiren İlber hocanın, ahir ömrünün bu safhasında yalpalaması ise bir çok kişiye ibretlik ders olacaktır.

İlber hoca son dersinde; “Çok cahilsin! Ama cehalet, bilmemek değil gerçekleri yok saymaktır…” diyebilseydi keşke…

Vesselam…
Sadi Özgül

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir