Doktorlara; “Varsın giden gitsin!” demek, söylenecek laf mı şimdi !?
Türkiye’nin yetiştirdiği uzman doktorlar çalışma şartlarından dolayı rahatsızlıklarını dile getirerek devlet hastanelerinden ayrılıp özel sektör hastanelerine geçmiş olmaları ya da yurt dışına gitmeleri uzun süredir Erdoğan’ı çok kızdırıyordu.
Ve sonunda Erdoğan 8 Mart Dünya kadınlar gününde; “En az alan doktor ne alıyor?’ dedim, ‘8-9 bin’ dediler. ‘En fazla alan ne alıyor?’ dedim, ’25-30 bin’ dediler. Özel sektör çok veriyormuş, oraya gidiyorlar. Varsın giden gitsin. Asistan doktorlarımız ile devam ederiz. Yurt dışından dönmek isteyenlerin dönüşünü sağlar, görevlendiririz” diyerek tepkisini dile getirdi.
Türk-iş’in açıkladığı 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 15 bin 100 liradır. En düşük maaş alan bir doktor çiftin 2’de çocukları olsa demek yoksulluk sınırında yaşayacaklar. Erdoğan bunu bile lütuf olarak görüyor.
Peki Erdoğan’ın bu dediklerini yapabilmesi mümkün mü !?
Türkiye’de doktorlar 500 Euro ile 1250 Euro alıyorlar. Almanya’da en az alan doktor 5660 €, en çok alan ise 24.000€ alıyor. Bu şartlar altında Sn Erdoğan “dışarıdan geleceklere kapımız açık” dese de bu şartlar altında yurtdışından bırakın kaliteli uzman yabancı doktor’u Türk doktor bile 1250 €’ya gelmez. Gelse gelse, Ortadoğu ve Afrika’dan pratisyen doktorlar gelir.
Asistanları ve yeni mezunları ise istihdam etmek çözüm değildir. Asistan ve yeni mezunlar zaten hastanelerde mecburen çalışıyorlar. Onların da canından bezdiğini bilmeyen bir hükümetimiz var sanki!
Zorunlu hizmeti tamamlamış uzman hekimlerin Türkiye’de kalmayı alternatiften bile saymamaya başladığı, yurtdışında çalışan hekimlerin ise, geri dönmeyi aklından bile geçirmediği Türkiye’de herhangi bir doktor için “giden gitsin” deme lüksümüzün olmadığını bilmeyen bir hükümetimiz var sanki.
Birde “bunları biz okuttuk” diyorlar…
Kimse kimsenin çocuğunu bedavaya okutmaz. Devlet bile üniversitede bedavaya kimseyi okutmuyor. Verdiği öğrenci KYK kredilerini faizi ile geri ödeyemeyenleri devlette istihdam edip, geri ödenmesinde yardımcı olmak yerine icraya verip, mahkeme masrafları ek gecikme faizlerini zorla tahsili için banka hesaplarına haciz koyup üstüne birde “biz okuttuk” demek dürüsttür değildir.
Şimdi birkaç soru daha sorup cevaplar arayalım;
- Tıp okuyanların çoğunun inşaatlarda çalışarak okuduğundan haberleri yok mu?
- Birçok ebeveynin çocuklarını 6 yıl okutup doktor yapmak için çabalarken maaşları yetmediğinde pazarlarda maydanoz limon sattıklarından haberleri yok mu?
- Ebeveynlerin sanayilerde ve inşaatlarda amelelik yaptılar. Saat 5’de mesaiden çıktıktan sonra gece yarısına kadar şoförlük gibi ek işler yaparak okuttuklarından haberleri yok mu?
Aksine, hepsinden haberleri var!
Bir de “devlete borçları var” diyorlar!
Uzman doktorların devletin onlara verdiği geri ödemeli KYK kredisini fazlası olan faizi ile iade etmişlerdir mutlaka. KYK borcunu geri ödemeyenleri uzmanlık sınavına almıyorlar zaten. Mecburi hizmetini ve askerlik hizmetlerini de tamamlamışlarsa kimseye borçları yok demektir.
- Hükümetin ve başının bunlardan yeteri kadar haberi var mı?
- Okuyup doktor olan Türkiye’nin en zeki gençlerine neden “varsın giden gitsin” diyebiliyorlar?
Buna da hemen cevabını verelim. Hepsinden ve her şeyden haberleri var!
Peki doktorların kendilerini şiddetten koruyan ve kollayan düzgün bir yasal düzenleme ve daha iyi çalışma koşulları istemelerine karşılık; ‘şartları iyilestirelim. Biz devlet olarak taşın altına elimizi koyalım. Çünkü sağlık önemlidir…’ demek yerine “devlete başkaldırı” olarak görmek, Erdoğan hükümetinin siyaseten çaresiz duruma düştüğünün itirafı mıdır?
Bu konuda kesin bir şey söylemek için şimdilik çok erken. Çünkü bırakın sadece Türkiye’yi dünyanın hiçbir ülkesinde icranın yani hükümetin başı, ülkesinin yetişmiş doktorlarına; “giderseniz gidin” diyemez. Çünkü uzman doktor yetersizliği olursa sağlık sistemi çöker. Son hekim gittiğinde, gerçekte özel hastane olan şehir hastanelerinin tıbbi cihazlarla dolu odalarının ve duvarlarının hasta tedavi edemeyeceğini sokaktaki sade vatandaş bile çok iyi bilir.
Doktorlara “varsın gidiyorlarsa gitsinler” sözleri, üniversitelere sınavsız ve geri ödemeli olup olmadığı meçhul devlet burslarıyla tıp fakültelerine soktukları mezun Suriyeli doktor adaylarına, devlette kadro açmak ve 2023 Haziran öncesine kadar alelacele vatandaşlık verip, Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine ya da göstereceği bir adaya oy vermeye yetiştirmek için olabileceği şüphesini artıyor.
Bir ihtimal daha var.
Hükümet ve onun başı, yurt dışına doktor göçünü ise ideolojik sebeplerden dolayı önemsemiyor sanki. Hedefinde sağlık sektöründe daha da kadrolaşmak için uzun vadede siyasi ve ticari bir yatırım fırsat olarak görüyor olma ihtimali şüphesi ise çok çok daha fazla.
Hükümetin “hakkımı istiyorum” diyen doktorlara bir yandan ‘cehennemi yaşatırım’ korkusu verip bir yandan da taraftarı partili genç doktor adaylarına cennette olduklarını hissettirmeye çalışmasının altında yatan sebepler bunlar sanki.
Yazıma son vermeden önce şu önemli bilgiye dikkatinizi çekmek istiyorum.
Geçen yıl çocuk yoğun bakım bölümünde açılan 57 asistan kadrosunu 5 kişi tercih etmiş.
Tekrar dikkatinizi çekiyorum. Kazanamadılar değil, tercih etmediler ve kadrolar boş kaldı. 2025 de tüm ülkede sadece 5 tane yeni çocuk yoğun bakım uzmanı olacak.
Sayın Erdoğan; “Giderseniz gidin!” demeden önce bunları da çok iyi düşünmeli.
Bütün bunlara rağmen, Erdoğan ve hükümetin bilmesi gereken en önemli husus ise şudur;
Doktor, önlüğünü çıkarıp duvara assa bile hep doktordur. Ama Erdoğan ve bakanları ise eninde sonunda o koltuktan kalkıp gidince, her zaman “eski” diye anılacaklardır.
Bunları şimdiden bilseler çok iyi olur.
Vesselam…
…
Sadi ÖZGÜL