Küresel Projeler belki yıllardan beri uygulanıyordu ve bizler farkında bile değildik.
Ancak son 2-3 yılda olup bitenler, kapsamı ve etkisinin devasa büyüklüğü nedeniyle farkındalık ve etkileşim yarattı herkesin hayatında.
- Salgın süreci, maske, pcr testleri ve aşı kampanyaları,
- Salgının akabinde başlatılan gıdaya erişim sıkıntısı ile yapay gıdaya geçişin özendirilmesi,
- Süper enflasyon ve hayat pahalılığı ve yüksek faizler,
- Enerji fiyatları ve faturalarının yüksekliği,
- Küresel şirketlerin ulus devletlerin yönetimine ortak olması. Bir adım sonrasında çeşitli küresel krizler bahane edilerek tamamen yönetimi devralma çabası,
- DSÖ gibi kurumların “her şey insan sağlığı için” bahanesi ile sağlık üzerinden ülkelerin sosyal-siyasal politikalarına şekil vermek istemesi,
- Paris İklim Anlaşması için atılan imzalar.
Bu ana başlıklar altındaki hayati konular;
- Ulus devletlerinin bağımsız karar verme politikalarına indirilen bir darbe değil midir?
- Benim tarım politikalarıma küresel iklim krizi bahanesiyle yön vermeye kalkışmak ne demektir?
Devletimin ve milletimin ihtiyacı ne ise ona halkın seçtiği hükümet-iktidar karar vermelidir, yabancı hiçbir unsurun karışma hakkı olmamalıdır. Aksi takdirde halkın temel ihtiyaçlarına ulaşması imkansız hale gelir.
Başta ayçiçek yağı olmak üzere buğday, tahıl, bakliyat, sebze-meyve, et-süt gibi ürünlere ulaşmanın zorluğunu ve durdurulamayan fiyat artışları en güzel uyarı olmadı mı şu son aylarda hepimiz için?
Tarım, sağlık, eğitim, savunma sanayi gibi politikalarımız tamamen yerli dinamiklere bağlı olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Toplumun ihtiyaçları ve menfaati en öncül ilke ve hedef olmalıdır. Başka türlü tam bağımsızlıktan söz etmek ancak hayal olarak değerlendirilmelidir.
Küresel kurum ve kuruluşların sağlık ve iklim krizleri gibi bahanelerle ülkemizin iç işlerine müdahale etmesine zemin hazırlayacak anlaşmalardan azami ölçüde kaçınılmalıdır. Çünkü atılan imzalar sadece bizleri değil torunlarımızı hatta onların gelecekteki çocuklarını dahi bağlayıcı hale getireceği unutulmamalıdır.
Pandemi süreci uzun yıllardır hazırlandığı belli olan Küresel Plan ve projelerin ilk basamağı olduğu artık iyice anlaşılmıştır.
Bilgisayar oyunlarındaki ilk level-kapı gibi bir aşamalar zincirinin ilkidir. Küresel İklim krizi, gıda tedarik zincirlerinin koparılması, yapay ete geçiş, gıda fiyatlarının aşırı pahalanması, işsizlik, açlık-sefalet ve fakirlik, borca ve faize esir edilmek gibi ileri levellere geçiş için Küresel çeteler start vermiştir. Bu çok nettir.
Dünyaya operasyon çekilmektedir.
Ulus Devlet ve Toplumlarına reset atılmaktadır. Yerel ve milli çözümler üretmek ve bunu da mutlaka halkın birlik ve beraberlik ruhunu güçlendirerek başarmak zorunluluğu vardır. Salgın sürecindeki gibi maskeli-maskesiz, aşılı-aşısız gibi küresel bölme-parçalama enstrümanlarına asla izin verilmemelidir. Bir gecede genelgelerle gelip 2.5 yıldır hayattan çıkaramadığımız uygulamalara bir daha müsaade edilmemelidir.
Halkını arkasına alan hiçbir siyasi hareket kaybetmez.
Siyasi sıkıntı çekse de neticede zaferi kazanan olur.
İnanmayan uzak-yakın tarihimize bakabilir.
İmkanlar ne kadar zayıf da olsa, milletin birlik-beraberliği her zaman üstün gelmiştir ve bundan sonra da gelecektir…
…
Berkant Yükseltürk