Arap aşiretler PYD’yi satmaya başladı.
Suriye’nin işgal altındaki bölgelerinde yaşayan sivil halk, PYD’ye yönelik gösterilerini artırdılar. Kimi Arap aşiretler de Türkiye’nin olası bir askeri operasyonunda PYD’nin yanında yer almayacağının açık sinyallerini vererek Türkiye’ye karşı savaşmak istemiyorlar. Aşiretlerin büyük bir bölümü ise bir zamanlar isyan bayrağını açtıkları Esad’la barış istiyorlar.
PYD tamamen Kürtlerden oluşmuyor.
PYD yöneticilerinin Kürt etnik kimlikli insanların çıkarlarına yönelik hamleler yapmaları ise bölge Araplarını da rahatsız ediyor. İşte o rahatsız edici faktörler;
- PYD’nin; “zorla yerinden etme politikası” uygulayarak demografik değişikliğe çabalamasıdır.
- TSK’nın askeri operasyonu öncesi kaçırma, yağma, şiddet başta olmak üzere benzeri uygulamaları artırmasıdır.
- TSK’nın askeri operasyonuna karşı 10 yaşından büyük çocukların zorla silah altına alındığı, bazılarını da ‘ajanlık’ iddiasıyla tutuklamaya devam etmesi.
Peki, ABD bu işin neresinde?ar.
ABD’li yetkililer ise bölgeyi karıştırmaya yönelik fitne çalışmalarına devam ediyorlar. Deyrezor’da aşiretlerle PYD lehine ikna görüşmeleri yapıyorlar. Geçen hafta konuşan eski Suriye Türkmen Meclisi Başkanı M.Vecih Cuma ise, Münbiç’teki aşiretlerin PYD’yi destekledikleri iddiasını yalanlayarak, “Para ve silah zoruyla bağladıkları bir iki küçük aşiret dışında PYD’ye destek veren yok” demişti. Bölgeyi yakından takip edenler ise sosyal medyada; “Arap aşiretler PYD’yi satmaya başladı. Türkiye’ye karşı savaşmak istemiyorlar. Aşiretlerin bir bölümü Esad’la barış istiyor” diye yazmaya devam ediyorlar.
Bölgede, TSK’nın askeri harekatı ile PYD’nin büyük bir hezimet yaşayacağına olan inancın daha baskın olduğu şimdiden görünmeye başlandı zaten.
Peki, PYD bölge insanının çıkarlarını gözetebiliyor mu?
Genel olarak Kürt çıkarlarını gözetiyor. Arap aşiretleride bu çıkarlar uğruna kullandıkça aşiretlerin PYD’ye olan inancı ve bağlılığı azalıyor. Rakka, Tabka ve Deyrizor’daki bazı aşiretler bir süre önce PYD’yi, bölgedeki kaynakları askeri harcamalar için çalmakla suçlayıp uluslararası destek bile istemişti.
Arap aşiretler yaklaşık olarak 2019’dan bu yana BAE ve Suud tarafından destekleniyordu. Türkiye’nin Suud ve BAE ile ilişkileri güçlendirmesinin ardından Arap aşiretler, Türkiye’ye karşı PYD saflarında mücadele etmeye eskisi gibi niyetli değiller. Arap aşiretler şartların değişmesiyle, PYD ve onun bölücü etnik politikalarına alet olmak istemiyorlar artık. Yapabilirlerse kendi başlarına hareket etmek niyetindeler. Eğer bunu yapamazlarsa PYD’yle birlikte olmaktansa bir zamanlar isyan ettikleri Esad rejimiyle bile birlikte olabilirler.
Suud ve BAE’nin PYD bünyesindeki Arap aşiretleri himaye etmesinin ardında başka nedenler de varmı?
Elbette var. İran yanlısı milisler, Türkiye’nin artan operasyon söylemleriyle PYD ile daha fazla yaklaşıyorlar. Ancak Suud ve BAE ise, İran yanlılarının Suriye’de güçlenmelerinden oldukça rahatsızlar. Hal böyleyken Türkiye’nin operasyona başlaması halinde PYD’ye bağlı Arap aşiretlerin ihanet etmesin kaçınılmaz olacaktır haliyle. Deyrizor’daki askeri konseye bağlı Arap aşiretlerin birçoğu şimdiden böyle bir operasyon halinde Türklerle mücadele etmeyeceğinin sinyalini verdiler bile. Yerel basın ise birçok Arap asıllı askerin PYD birliklerinden firar ettiğini haberleştirmeye devam ediyor.
Sonuç olarak;
Araplar PYD’nin önemli bir bölümünü oluşturuyor. PYD’yi idare eden PKK’nın bölücü siyasetlerine artık alet olmak niyetinde olmadıkları için PKK Suriye’de hızla yalnızlaşıyor.
Tüm bunlar Türkiyenin elbette çıkarınadır.
Buradan çıkarmamız gereken dersler elbette olacaktır. Araplar verdiği sözlerden her an cayabilecek karaktere sahip oldukları için yarı yolda bırakmaya ve ihanete meyillidirler. TSK’nın askeri operasyonu öncesinde can ve mal kaybına uğramamak için Türkiye’nin tarafındaymış gibi görünüp yanaşmak isteyeceklerdir. Türkiye ise geçmiş tecrübelerinden çıkaracağı dersler ile sınırımızın dibinde BOP‘a hizmet edecek kukla bir koridor devlet kurulmaması için Suriyeli arapların bu yanaşmasını menfaati gereği geçici olarak sıcak karşılamalı.
Ancak, Suriye sınırındaki ulusal güvenlik sorunu çözüldükten sonra Suriye Rejimi ile ilişkiler normallaştirilemezse, birinci dünya savaşında yaşadığımız gibi, çatışma bölgesinde yaşayan Arap ihanetinin tekrarıyla yüzleşmek zorunda kalabiliriz.
Tarih, ders çıkarılmazsa tekerrür etmesi gibi kötü bir huyu vardır.
…
Yorumcalar’dan…