Türkiye’de başörtüsü yasağının en fazla mağduriyet ve tartışma yarattığı yer üniversiteler oldu. Bir dönem başları örtülü olduğu için birçok öğrenci yüksek öğrenim hakkını kullanamadı. Yasaklarla ilgili uygulamalar, 1990’ların ikinci yarısındaki Necmettin ERBAKAN’ın Başbakanlığındaki REFAH-YOL hükümeti dönemindeki post-modern 28 Şubat darbesi süreciyle zirveye çıktı.
Sorunun Temeli
1923 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla hazırlanan ilk anayasada resmi olarak bir başörtüsü yasağı getirmiyordu, ancak resmi kurumlarda başörtüsü ile çalışan da yoktu. Başörtüsünün tartışılmaya başlanması, 1960’lı yılların ilk yarısında başörtülü üniversite öğrencilerinin sayısının artmasıyla ortaya çıktı. Buda bazı kesimlere göre sorun teşkil etmeye başlamıştı.
Başörtüsü yasağında iki önemli merhale 1980 askeri darbesi ile 28 Şubat süreci olarak da bilinen askerin 1997 yılındaki siyasete post-modern darbe ile dolaylı müdahalesidir.
Kamuda ve üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkması ise AKParti iktidarının 11 yılında Başbakan Erdoğan’ın 1 Ekim 2013’te açıkladığı demokratikleşme paketi ile oldu. Kamuda ve üniversitelerde kılık kıyafette yapılan değişiklikle başörtüsü üzerindeki kısıtlayıcı hükümler kaldırdığı açıkladı kamuoyuna.
Meclis’te sorunun çözümü için neler yapıldı?
Meclis’te de şöyle çözüldü. Hac dönüşü, başörtülerini çıkarmayacaklarını açıklayan 4 AKP milletvekili, Meclise geldi ve hiçbir sorunda yaşanmadı. Mecliste yapılanların hepsi bu kadardı.
Şimdi durup dururken başörtüsü konusu da nereden çıktı? diye soranlar olacaktır.
Nereden mi çıktı?
Geçtiğimiz hafta Ankara Üniversitesi rektörlüğü, bir öğretim görevlisinin öğrenciye “Sınava bu başörtülerinizle girmeyeceksiniz değil mi?” dediği iddiası üzerine inceleme başlattığı haberleriyle ileride sorun olabileceği riski taşıdığını düşünüyorum.
Bu haberi yazdıklarımızla okuyup öğrenenler;
Böyle şeymi olur? AKParti hükümeti kamuda ve üniversitelerde başörtülü kılık kıyafeti serbest bırakmıştı. Öğretim görevlisi nasıl böyle birşey yapabilir? diye haklı tepki göstereceklerdir.
Birisi de size itiraz edip “Hayır AKP başörtüsü sorunun çözmedi. Sorunun çözdüğünü nereden çıkarıyorsunuz?” diye sorsa;
Sizinde “Evlatlarımızı başörtüsüyle üniversiteye güven içinde gönderiyoruz. Hatta polisler kapıda selam duruyor” ve daha nice farklı cevaplar vereceğinize eminin.
Evet doğru… Polisler engellemek şöyle dursun kapıda selam duruyorlar hamdolsun. Hatta bilmeyenler de varsa iyice öğrensinler diye TV lerde “artık üniversiteme başörtümle giriyorum” reklamlarında boy gösteren mankenlik ajansının başörtülü ve makyajlı oyuncularından öğreniyorlar. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’da “kamuda ve üniversitelerde başörtüsü problemini ortadan kaldırdık hamdolsun…” açıklamalarıyla cümle alem de öğrendi. Kimse de bilmiyorum deme şansına sahip değil. Bilmiyorum dese de ayıplanır artık.
Peki AKParti kamuda ve üniversitelerde başörtüsü sorununa kalıcı olarak çözebilmiş midir?
El-Cevap: Hayır
Öyleyse problemi ortadan kaldırdığını miting meydanlarında neden yüksek sesle dillendiriyor.?
El-Cevap: Evet öyle söylüyor. Ama kanun çıkartarak, sorunu temelli çözdüğünü söylemedi.
Öyleyse vaziyetin doğrusunu yazalım;
16 senelik AKP iktidarında kamuda ve üniversitelerde başörtüsü sorununa kanun yoluyla temelli bir çözüm olacak kanun çıkar(a)madı. Ama problemi iktidarının 11. yılında (5.5 sene önce) Başbakanlık, kılık kıyafet genelgesinin 5.maddesinin içine “başörtüsü serbesttir” ifadesini ekleyerek, yani düzenleme ile geçici olarak sadece ötelemiştir.
Bu durum AKP nin özellikle dindar ve muhafazakar seçmenine ve Türk halkına verdiği sözü tam manasıyla tutamamış olduğu yada verdiği sözleri ve halkın isteklerini pekte önemsemediği anlamına da gelmektedir.
Demek ki başörtüsündeki yeni ve en büyük sorun muhalefet değil bizzat iktidardaki Muhafazakarlar mış!
RİSKLER NEDİR?
Tabi sorunun kanun yoluyla çözül(e)memiş olması bu hassas durumun önümüzdeki dönemler için büyük riskler oluşturmaktadır. 2019 da seçilecek sürpriz yeni bir partili Cumhurbaşkanı, yayınlayacağı yeni bir kılık kıyafet genelgesini ile artık eski ve Başbakanın 5 yıl önceki kılık kıyafet genelgesini yürürlükten kaldırabilir.
Kural şudur; Başbakanlık genelgesi yine Başbakanın genelgesi ile yürürlükten kaldırılabilir.
Ama bu kural, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimden sonra anayasa hükmü gereğince başbakanlık kaldırılacağı için; Başbakanlık genelgesi Partili Cumhurbaşkanının genelgesi ile yürürlükten kaldırılabilir şeklinde uygulanacaktır.
Sonra neler olur?
Zor ihtimal ama, en kötü senaryo da başörtüsü probleminde en başa dönülebilir…
Vatandaş olarak bize düşen nedir?
Ankara Üniversitesi rektörlüğü, bir öğretim görevlisinin öğrenciye “Sınava bu başörtülerinizle girmeyeceksiniz değil mi?” dediği iddiası üzerine inceleme başlatması ileride olacakların habercisi gibi olsa da bunu boşa çıkarmak ve hayra çevirmek yine Türk halkının harekete geçmesine bağlı.
Gelin vatandaş olarak bizler kamu’da ve üniversitelerde başörtüsü serbestliğinin Mecliste kanunlaştırılması için CİMER’i ve BİMER’i istek ve başvuru yağmuruna tutalım.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyoruz;
Hafta sonun Partinizin Tokat’ta düzenlediği mitingde şöyle dediniz.
“Makamlar bugün var, yarın yok. Her an ölebiliriz. Aslolan bu kubbede hoş bir sada bırakmak. Bir zamanlar bizim bir Cumhurbaşkanımız vardı, bir başbakanımız vardı… Ya bu ülkeye ne hizmetler yaptılar be… Allah onlardan razı olsun. Kızlarımızın başlarını açtılar, onlar geldi başlarını örttü ya… Başörtülü olan da olmayan da bu ülkede kol kola yürüdü. Üniversitelerin kapısını kapattılar onlara, geldiler üniversitenin kapısını açtılar. Eğitim özgürlüğüne, fikir özgürlüğüne sahip oldular. Bunlar dense yeter.”
Konuşmanızı özetlersek; Eski Başbakanınız ve Cumhurbaşkanınız olarak kızların üniversitelerde başını örtmesi için yaptıklarınızdan dolayı kendinize hayır dua etmelerini istediniz.
Yeni bir genelge ile yürürlükten kaldırılabilecek duruma düşürdüğünüz başörtüsü serbestliğinin, yeniden başörtüsü sorununa dönüşmesi halinde bu halk size Allah razı olsun der mi?
Bütün bunlara rağmen yasal düzenleme yapılmaz ve ileride yine sorun çıkar ve tekrar en başa dönülürse bu halk size “Allah razı olsun” demez ama beddualar edebilir. Mazallah Allah sizi bedduadan esirgesin diyoruz.
Devlet başkanı müslümanları ilgilendiren vaadde bulunup elinde imkan varken yapmazsa haksızlık etmiş olur. Haksızlık edip halkının ahını yani bedduasını almamalıdır. Çünkü yaptığı yanına kalmaz, ömrü boyunca o haksızlığının cezasını çeker, hem de ahirette.
Bu durumu atalarımız gayet güzel olarak şöyle ifade etmişlerdir:
“Alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste”
Başka bir atasözü ise şöyledir:
“Mazlumun âhı, indirir şahı”
Mazlumun bedduası, kendisine haksızlık eden padişah da olsa tahttan indirir.
Gelin vakit geçirmeden bu işi çözün…
wesselam
Sadi ÖZGÜL