Gazze’nin Gölgesinde Küresel Satranç; Türkiye Savruluyor mu?

Cephe Haritalar Yeniden Çizilirken Türkiye Hangi Taş Olarak Hareket Ediyor?

Gazze’deki olaylar, sadece coğrafyanın kaderini değil, küresel düzeni gözler önüne seriyor. 2025 sonbaharında ilan edilen ateşkes, uluslararası arenada barışın müjdecisi gibi sunuldu. Ancak derin aldatmacanın perdesiydi. İnsan hayatının değeri kimliklere göre belirlenip, vicdanlar susturuluyor. Dünyanın acı gerçeği yüzümüze çarparken, ateşkesin insani değil, stratejik araç olduğu kanıtlanıyor. Türkiye, küresel satrançta nerede duruyor?

Ateşkesin Perde Arkası: Adalet mi, Cezasızlık mı?

2025 sonbaharında duyurulan Gazze ateşkesi, uluslararası medyada barışın başlangıcı olarak sunuldu. Ancak sahadaki gerçekler farklı tablo çiziyor. İsrail, 20 rehine karşılığında yaklaşık 2000 Filistinli mahkumu serbest bıraktı. Medya, İsrailli rehinelerin dönüşünü dramatize etti. Filistinlilerin serbest bırakılmasını haberleştirilmediği çifte standart, diplomatik sürecin adalet değil, denetimli cezasızlık üzerine kurulduğunu gösteriyor. Filistinli mahkumların çoğu, suçlama olmaksızın tutsak edilmişti.

Serbest bırakıldıklarında fiziksel olarak zayıflamış ve travma izleri taşıyorlardı. İsrail ordusu, karşılamaları bile bastırmak için göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullanması ateşkesin insani değil, stratejik araç olarak kullanılması, bölgedeki güç dengelerini ve aktörlerin gerçek niyetlerini ortaya koyuyor.

Gazze’nin Emlaklaştırılması: Yıkım Üzerinden Kâr Mimarisi

Ateşkesin ardından duyurulan Gazze’ye yönelik “barış planı”, diplomatik çözümden çok tek taraflı ekonomik fırsatlara odaklanıyor. Gazze’nin sahil şeridini yeniden yapılandırarak bölgeyi “Ortadoğu’nun yeni yatırım bölgesi”ne dönüştürme hedefi küresel elitlerin yıkım sonrası yeniden yapılandırma stratejilerinin çarpıcı örneğidir.

Önce yok et, sonra inşa et. Ancak inşa, halk için değil, küresel elitler için yapılıyor. Filistin halkının yaşadığı travma, projelerde sadece “yeniden yapılandırılacak alan” olarak yer buluyor. İnsanın mekânsal ve ekonomik birimlere indirgenmesi, değersayımın en acımasız versiyonu olarak, bölgedeki aktörlerin ekonomik çıkarlarını ve jeopolitik hedeflerini açıkça gösteriyor.

Gazze Açıklarındaki Doğalgaz: Enerji Jeopolitiğinin Karanlık Yüzü

Gazze açıklarındaki doğalgaz rezervleri, bölgeye yönelik ilgiyi katlayarak artırıyor. Gazze meselesini küresel enerji jeopolitiğinin merkezine taşıyor. Rezervler, bölgeyi yeniden paylaşım krizine sokan temel faktörlerden. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerindeki kontrol, bölgesel ve küresel güçler arasında amansız rekabet alanı yaratıyor.

Türkiye açısından durum, Doğu Akdeniz’deki enerji rekabetiyle doğrudan bağlantılıdır. Türkiye’nin Gazze üzerindeki diplomatik etkisi ve bölgedeki enerji denklemi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) kazanımlarını artırabilir. KKTC’nin BM nezdinde tanınması, Gazze’deki gelişmelere bağlanması Doğu Akdeniz’deki enerji ve diplomasi dengelerini doğrudan etkileyen kritik faktördür.

Medya Oligarşisi: Gerçeğin Mülkiyeti ve Algoritmik Sansür

ABD ve Batı medyası, İsrail’in saldırılarını “meşru müdafaa” olarak çerçeveliyor. Filistin direnişini ise “terör” olarak sunuyor. Büyük medya kuruluşlarının ve dijital platformların İsrail yanlısı teknoloji elitleri tarafından kontrol edilmesi, haber akışının ideolojik filtrelerle şekillendiğini gösteriyor. Filistinli çocukların ölümleri “görülmesi fazla rahatsız edici” bulunarak sansürleniyor. Açlık ve toplu cezalandırmalar kamuoyundan gizlenmesine karşı Türkiye alternatif medya sansürü kırmaya çalışsa da, algoritmik baskılama nedeniyle etkisi sınırlı kalması küresel aktörlerin Türkiyeyi dijital bilgi kontrolü üzerindeki stratejik hamlelerini gözler önüne seriyor.

Arap Liderliği: Sessizliğin Bedeli ve Vekil Stratejisi

Şarm El Şeyh Zirvesi’nde liderler, Gazze’nin geleceğini tartışmak üzere bir araya geldiği toplantı, Filistin halkının taleplerini değil, küresel elitlerin çıkarlarını yansıtan sahneydi. Arap liderlerin sessizliği, İsrail’in ilhak politikalarına dolaylı onay anlamına geliyor. Bazı ülkeler, kamuoyuna İsrail’i kınarken, perde arkasında İsrail ordusuyla İran’a karşı koordinasyon sağlaması, küresel güçlerin bölgesel vekil stratejisinin parçasıdır: “yerel liderleri küresel ajandaya entegre et, halkın taleplerini bastır”. Türkiye, işbirlikçi tutuma karşı daha bağımsız çizgi izlemelidir.

Direnişin Simgesi: Temsil Kontrolü ve Liderlik Boşluğu

Filistinli direniş liderinin İsrail hapishanesinde tutulmaya devam etmesi, Filistin halkının birleşmesini engelleyen stratejik hamleydi. Lider, halkın meşru temsilcisi olarak görülüyor. Halkın seçtiği değil, sistemin onayladığı liderler sahada kalması, demokratikleşmeyi değil, denetimli parçalanmayı hedefliyor.

Türkiye’nin Stratejik Eşiği: Direniş mi, Entegrasyon mu?

Gazze, Türkiye için sadece dış politika meselesi değil. İnsani diplomasi, enerji güvenliği, bölgesel denge ve uluslararası hukuk açısından çok katmanlı stratejik alan. KKTC’nin MEB kazanımları, Gazze’deki gelişmelere doğrudan bağlı. Ancak stratejik fırsat, halkın taleplerinden koparsa, Türkiye küresel elitlerin yeniden yapılandırma projesine entegre olur. Türkiye’nin rolü, sadece yardım değil, temsil ve adalet ilkeleriyle şekillenmeli. Aksi takdirde, Gazze’nin yeniden inşası, halkın değil küresel elitlerin çıkarlarına hizmet eder.

BARAN AKSOY

Yazar