Virüs Değil, Açlık ve Yokluk Öldürür !!

Virüs salgını korkusu pompalayanlar hala susmak bilmiyorlar.

Virüs salgını korkusu pompalayanlar; “daha öldürücü yeni variant geliyor”, “yeni virüsler yolda”, “virus tsunami gelecek”, “aşısızların salgını geldi” dediler. Hala da susmak bilmiyorlar !!

Cambaza bak uyanıklığı pandemi virüs numaralarıyla maske-mesafe-hijyen ve virüs numaraları ile hem devlet hazinesi hem de cepler boşaltıldı. Nihayetinde de %55 den fazlası yabancıların olan bankalarımızda Türk halkının ev-işyeri tapularını ve arabalarını yuttu.

Virüs salgını korkusu pompalayanların propagandaları bir yandan; elektrik-doğalgaz faturaları, gıda fiyatları, benzin mazot zamlarıda bir yandan hergün kol gibi geliyor. Asıl salgın virüsler değil; hayat pahalılığı, zamlar, elektrik ve doğalgaz faturalarının yüksekliği, süpermarket raflarındaki ürünler, benzin-mazot fiyatları, ev-işyeri kiraları, salma vergiler vb’dir.

Özellikle esnaf ve üreticeler yakında elektrik faturasını ödeyebilmek için bankalardan kredi çekmeye başlarsa şaşırmamayacağız artık. Özellikle hizmet ve yeme-içme sektörünün birkaç aylık elektrik faturası araba fiyatlarıyla aynı oranda olunca bir aylık elektrik faturasını 12 ay vadeli ödeme seçeneğinin getirilmesi zarureti doğacak :))

Tv ekranlarında bankaların ev-araba kredisi reklamları tarihi bir anı olarak hafızalara şimdiden yerleşti bile. Yakında Tv kanallarında bankaların “düşük faizle elektrik-doğalgaz faturalarının ödenmesi” için sunduğu cazip faizli kredi teklifleri görebiliriz. İşte o zaman nerdeen nereye diyeceğiz.

Dünyada en büyük doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip olsak sizce benzin ve mazotun fiyatı düşer miydi diye bir soruya toplum olarak; “Hiç sanmıyoruz. Yükselen fiyatların bizde düşmemesi gelenek haline geldi adeta” demek gayet doğal karşılanıyor artık. Benzine mazota zam yapıldıkça benzinlikteki kuyruklar artıyorsa karar merciindekiler; “zamlara devam edin, belli ki çoğunlukta olanlar halen rahatsız değiller” diye düşünüyorlarsa büyük yanılgı içindedirler. Bu zamlar iğneden ipliğe kadar her şeyi etkileyeceği için yokluk ve açlık tehlikesine bir adım daha yaklaşılacaktır.

Virüs değil açlık öldürür, yokluk öldürür.

Kira artışının kanun ile %25 sınırlandırılmasından sonra sıranın elektrik doğalgaz faturalarına, un, şeker ayçiçek yağı, et-tavuk, süt-süt ürünleri, bakliyat, sebze-meyve, beyaz eşya, giyim kuşam, akaryakıt ve teknoloji ürünlerine geleceğinden de hiç kimse umutlu değil artık. Çünkü özellikle gıda toptancıları ve süpermarketlerde ürünler uçuşa geçti. Bakliyat başta olmak üzere iğneden ipliğe her şey zamlanıyor.

Eskiden yeni mahsul çıktığında fiyatlar düşerdi, şimdi ise yeni mahsullere ek yeni zamların önünü hiç kimse alamıyor ve yetişemiyor. Halk ise kısmen de olsa ezan, bayrak, Kuran, din, şehadet gibi milli manevi hassas kavramlar üzerinden kayıkçı kavgalarıyla uyutulmaya devam ediliyor.

Peki bu süreç neden buralara kadar geldi?

Bu süreç plandemi ve virüs tiyatrosu başladığında “Kolları sıvayalım… Dişimizi hep birlikte sıkalım” diye diye buralara kadar geldi. Millet geçim derdinde iken, küresel çetenin köpekleri hâlâ salgın-virüs diyerek ülkemizi çökertme peşindeler. Dünya yansa umurlarında olmaz.

Peki, sıvayacak bir tarafımız kaldımı ki?

Daha doğrusu her tarafımız açıkta kaldı zaten, sıvayacak ne kol ne de başka bir şey kalmayacak bu gidişle. Görünen o ki, hem esnaf hemde alım gücü bırakın günü birlik olmasını, saatlik azalan Türk halkı, siyasetçilere sandıkta çok güzel hatırlatma dozu uygulayacaklar. Hiç kimsenin Pandemi ve virüs tiyatrosundan çektiği sıkıntılarından dolayı ülkeyi yönetenlere ahı kaybolmaz.

Siyaset vatandaşların problemlerine çözüm bulma yeri olmalı, kendi aralarında kayıkçı kavgalarıyla acil meseleleri geciktirme yeri değil. Liyakatli devlet adamlarına duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artıyor. Sadece liyakat değil, samimiyet-dürüstlük-dirayet ve ferasette çok önemlidir.

İnsanların umudu biterse, devlette dahil her şey biter !!

Berkant YÜKSELTÜRK

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir