Milli Görüşün Asgari Ücret Rüyası

Milli Görüş siyasetinin temsilcilerinden biri olan Saadet Partisinin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu asgari ücret hedeflerinin TÜİK’in açıkladığı yoksulluk sınırı olduğunu açıkladı.

Karamollaoğlu, şunları söyledi: “Asgari ücret, 2 bin 482 lira olan açlık sınırının altında. Böyle bir garabet olmaz. Şu anda yapılması icap eden ilk ve en kolay yollardan bir tanesi asgari ücret üzerindeki vergilerin kaldırılmasıdır. O zaman asgari ücret 3 bin liraya yaklaşıyor. Ama bu yeterli olmaz. Yoksulluk sınırı tam 8 bin 85 lira. Çalışan bir insan hangi işte çalışırsa çalışsın kendi geçimini rahatlıkla sağlayabilmeli. O zaman hedef yoksulluk sınırı olmalıdır. Biz bunu söylediğimiz zaman bazılarının belki kan tepesine fırlıyor, ‘8 bin 85 lirayı kim, nasıl ödeyecek?’ diye. Doğru bir anda bu gerçekleşmeyebilir ama hedefin bu olması elzem. O zaman hükümet 10, 15 ya da 20 sene sonra biz asgari ücreti yoksulluk sınırına getireceğiz diye bir hedef koymalı. Böyle bir hedef olmadan asgari ücreti belirlemek çalışana zulümdür.”

Elbette bunlar güzel tespitler…

Sayın Karamollaoğlu’na; Saadet Partisinin asgari ücret rüyası gerçekleşir mi? diye sorsak; bir sürü argümanlar ortaya koyar ve elbette Saadet Partisi kadrolarının bunu gerçekleştireceğini söylerdi. Ancak Saadet Partisinin asgari ücreti yoksulluk seviyesine yükseltecek ne gerçekçi ekonomi programı olmadığı gibi, yeni bir ekonomik sistem kurabilecek kadrosu yoktur.

Ellerinde ise, sadece Adil Ekonomik Düzen dedikleri bir model vardır. Ancak haklarını yemeyelim; “Adil Ekonomik Düzen” modeli sosyal devletin yapması gereken vazifeleri modelleyen güzel bir hizmet programdır. AKParti iktidarı da bunu almış ve uygulamıştır. Uzun süre iktidarla kalmasında bu modelin sosyal devlet etkisi göz ardı edilemez.

Adil Ekonomik Düzen (AED) programı ekonomi gerçek bir ekonomi modeli değildir. AED paranın nasıl üretileceği ile ilgilenmez. Onun bahsettiği para nereden gelirse gelsin, vatandaşlara nasıl verileceğinden bahseden bir sosyal devlet modelidir.

Bunun dışında Saadet Partisi çözüm için, üretim ekonomisi ve tasarruf ekonomisi savunur.

Değersayımları (paradigma) hatalı olduğu için bu çözüm öneri temelli, görüş ve yaklaşımları sorunludur. Bu görüşleri onların ekonomi işini hiç bilmedikleri anlamına bile gelebilir. Bilemedikleri ise, önce ekonomik sistemi ve para kredi sistemini yeniden tanımlama zaruretinin olduğudur.

Peki öyleyse bunu nasıl tanımlamaları gerekiyor !?

Paranın kredinin dolaşımı ve varlığı (üretimi) ile mal ve hizmetin varlığını denkleştirecek bir denklem kurarak oluşturulabilir. Bu denklemi de tabanda kurarak oluşturabilirler. Çözüm bu kadar basittir. Kısacası İKTİSAT HAREKETİ olarak buna Taban Ekonomisi Sistemi (TES) diyoruz.

Mevcut ekonomimizde uygulanan Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) devam ettiği sürece Milli Görüş partilerin çözüm ve kurtuluş diye sunduğu “üretim ekonomisi” ve “tasarruf ekonomisi” diye bir çözüm asla yoktur.

Eğer bu ısrarcılıkla hükümet olurlarsa, Milli Görüş’ün iktidarında Üretim köleleri olmaya devam edeceğiz.

Nedir bu üretim köleliği ?

Deliler gibi üretip, bir yandan da küresel finans elitlere daha fazla faiz ödemeye devam etmektir.

Bir çok Milli Görüşçü, her zaman olduğu gibi klasik olarak şu itirazları yapacaklar

  • “Üretim köleliği diye bir şey olmaz. İktidara geldiğimizde biz üreteceğiz ve ülkeyi kalkındıracağız”
  • “Refah-Yol döneminde işçi, memur, emekli, dul ve yetime yapılan %100 ve daha fazlasını yaptık yine yaparız”

Maddeler halinde cevap vereyim ki kendilerini de yormasınlar

1)“Üretim köleliği diye bir şey olmaz. İktidara geldiğimizde biz üreteceğiz ve ülkeyi kalkındıracağız” diyerek klasik itiraz edenlerin, üretim köleliğinin günümüzde canlı örneklerinin uzakdoğu ülkelerinde var olduğu, Japonya, Tayvan ve Güney Kore gibi ülkelerin, deliler gibi üretim yaptıkları halde gırtlaklarına kadar borçlu olmalarının altında yatan sebebinin de, onların mevcut ekonomilerinde de tıpkı bizde olduğu gibi, Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) olduğu için yeni nesil üretim kölesi halinde olduklarını farkedememiş oldukları sonucu çıkar.

2) “Refah-Yol döneminde işçi, memur, emekli, dul ve yetime yapılan %100 ve daha fazlasını yaptık yine yaparız” gibi klasik düşüncelerle, cevabi cümleler kuranların küresel finans sisteminin, Refah-Yol iktidarından sonra çok değiştiğini azda olsa fark etmiş olmalarına rağmen, doğru okuyamadıklarını hala fark edememiş oldukları gibi sonuç çıkar.

Yeni nesil üretim köleliği ve değişen küresel finans sistemini okumayı beceremeyen siyasi hareketlerin, her ne kadar İslami hassasiyetleri yüksek olsa da, kadroları namazında niyazında olsalar da, her toplantılarını besleme ve salavatlarla açsalar da, yetersizliklerinden dolayı ne kendilerine ne ülkeye bir faydaları olmaz.

Demek ki; Milli Görüş siyasetinin temsilcilerinden biri olan Saadet Partisinin asgari ücreti TUİK’in açıkladığı yoksulluk seviyesine yükseltmesinin önünü açacak olan, para kredinin dolaşımı ve varlığı ile mal ve hizmetin varlığını denkleştirecek bir denklem kurarak oluşturduğu yeni bir ekonomi programı yokmuş.

Peki başta Sn Karamollaoğlu olmak üzere, partinin üst düzey yöneticileri asgari ücret rüyasının gerçekleşmesi yine de mümkün mü !?

Elbette mümkün… Ama önce ekonomik sistemi ve para kredi sistemini yeniden tanımlamayı anlama ve kavramaları gerekiyor.

Son bir soru ile yazıma son vermek istiyorum;

Milli Görüş siyasetinin temsilcilerinden bir diğeri olan Yeniden Refah Partisi‘nin, asgari ücreti TUİK’in açıkladığı yoksulluk seviyesine yükseltmesinin önünü açacak olan, para kredinin dolaşımı ve varlığı ile mal ve hizmetin varlığını denkleştirecek bir yeni denklem kurarak oluşturduğu herhangi bir ekonomi programı var mı?

Vesselam
Sadi ÖZGÜL

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir